Bölüm 13
Bir el daha silah sesi duyunca şaşkınlıktan sıyrıldım. Tüm katın camları neredeyse aynı anda tuzla buz olunca hemen kendimi bir köşeye attım. Belemir de benim karşıma geçmişti, hızlı bir sakinlikle elindeki silahları hazırlıyordu. Sanki daha önce aynı şeyi yaşamış gibi sakindi, benim ise elim ayağım birbirine dolanıyordu.
"Bunca korumanın arasından buraya girme cesaretini gösteren tek salak senin amcandır! Ölmesine daha zaman vardı ama götünde kurt var herhalde, yerinde duramıyor!" Sinirle söyleniyordu.
Siper aldığı yerden çıktı ve bir kaç el ateş edip yeniden bana döndü. "Hemen diğerlerini uyandır, evde silah olarak ne varsa alıp gelsinler. Sen Arya ile beraber sığınağa geç ve ne olursa olsun oradan çıkmayın! İhtiyacınız olacak her şey orada var. Kapının şifresi Arya."
Yerimden kıpırdayamayacak kadar şaşırmıştım. Bir anda amcam yaşadığım düşman evini basmıştı. Başımızdan aşağıya kurşun yağıyordu. Ölmek sadece bir ana bağlıydı, hayatım pamuk ipliğinin üstünde gibi hissediyordum. Etraf kelimenin tam anlamıyla mahşer yeri gibiydi ama Belemir gayet sakin bir şekilde bana emirler veriyordu.
"Ne bekliyorsun Deniz! Koşsana!" Belemir bana bağırınca kendime gelmiş gibi hissettim.
Tam yerimden kalkacakken bir kurşun kulağımın tam yanından geçti ve Belemir beni kolumdan tutup hızla geri çekti.
"Salak herif! Biraz dikkat etsene!" Durdu ve bir kaç el daha ateş etti. "Ben seni koruyacağım, sen hemen yukarıya koş. Arya uyanıp bu silah sesleri yüzünden ağlarsa seni buna pişman ederim!"
Belemir seri bir şekilde ateş ederken hızla yukarıya çıktım. Önce erkekleri uyandırdım ve durumu anlatıp Ceren'in odasına çıktım. Sanırım uykusu derin olduğu için bunca sesi duymamıştı. Aslında hepsinin bu kadar sese nasıl uyanmadığını da anlamamıştım. Neyse, şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Hızla yanına gidip Ceren'in kolunu sarstım.
"Ceren, uyanman lazım!"
"Ne oluyor ya?" Uykunun getirdiği tüm sinir ve mahmurluk üstündeydi.
"Eve saldırı oluyor, muhtemelen amcam yapıyor. Hemen kalk ve silah alıp aşağıya in, durum çok kötü!"
Ceren şokla ne dediğimi anlamaya çalışırken ben oradan çıktım ve Belemir'in odasına koştum. Ses çıkarmayı umursamadan kapıyı açtım. Arya uyuyordu ama muhtemelen seslerden dolayı kabus gördüğünü düşünüyordu. Onu battaniyeye sardım ve oyuncağını da alıp onu kucağıma aldım. Büyük bir hızla sığınağa indim ve Belemir'in söylediği şifreyi girdim. Onaylanması için bir kaç saniye bekledim ve kapı açıldı.
İçeriye girer girmez Arya'yı oldukça büyük olan yatağa yatırdım ve etrafına yastık dizdim. Biraz başında bekledim ve Arya yeniden derin uykuya dalınca burayı incelemeye koyuldum. Neredeyse ev kadar lüks bir yerdi. Çok büyük ekranlı bir televizyondan dev bir şarap mahzeninde kadar her şey vardı.
Yeniden Arya'yı kontrol ettim ve masanın üstündeki bilgisayardan evin kameralarına erişmeye çalıştım. Bahçe kapısını gören kamera hariç hiçbirisinden sinyal alınamıyordu. Muhtemelen çatışma esnasında kurşun isabet etmişti.
Görüntü alabildiğim tek kameraya odaklandım. Arya evde olduğu için Belemir güvenliği arttırmıştı ve bildiğim kadarıyla hepsi yüksek düzeyde eğitimli insanlardı. Ama şimdi hepsi yerdeydi. Zeminde oluk oluk kan vardı. Amcam bu kadar güvenliği öldürebilecek kadar kalabalık gelmişti demek. Bu nasıl bir kindi? Bir insanın evini basıp her yeri kurşun yağmuruna tutmak nasıl bir canilikti? Üstelik bu evde şu an küçücük bir can vardı. Ya ona bir şey olsaydı? Ya onu vaktinde buraya getiremeseydim? O zaman ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK
Novela JuvenilTamamlandı. Ben istemedim ki böyle olmayı. Ben istemedim belime silah koyup mafyacılık oynamayı. Ben sadece babam yanımda olsun istedim. Sevdiğim işi yapmak istedim. Basit bir hayat yaşamak istedim ama olmadı. Şimdi bulunduğum konuma bir bakıyorum...