Bölüm 31
Günler sonra...
Artık bitmişti her şey. Günler süren mücadelemiz son bulmuştu. Ben bugün onun olacaktım, kendimi ona ait kılacaktım. Aylardır beklediğim an işte bugündü. Sevdiğim kadın karım olacaktı.
Elimdeki şampanyadan bir yudum alıp bakışlarımı denize çevirdim. İstanbul Boğazı nazlı nazlı dalgalanıyordu. Gözlerim saate takıldı. Yarım saat içinde odadan çıkıp müstakbel karımı almalı, beraber aşağıya inmeliydik. Bulunduğumuz otelde nikahtan sonra küçük bir kutlama organize etmiştik. Adına düğün diyorduk ama o kadar kalabalık olmayacaktı. En fazla 30 kişi... Yakın çevremizle güzelce eğlenecektik.
İkimizin de düğüne çağıracak kimsesi yoktu. Belemir üniversiteden birkaç arkadaşını çağırmıştı, ben de eskiden samimi olduğum bazı kişileri davet etmiştim. Ben babamı yanımda istemiştim ama güvenlik sebebiyle gelememişti. Evet, o soysuz it hapse girmişti ama adamları her yerdeydi. Biz kendimizi koruyabilirdik ama babam yapamazdı. Düğüne gelemediği için o da üzülmüştü. Belemir'in isteğiyle balayımızın birkaç gününü onun yanında geçirecektik. Bundan aylar önce annem öldükten sonra Fethiye'de küçük bir evde yaşamaya başlamıştı. Aylardır görmemiştim onu. Defalarca kez yanına gitmek istesem de yerini ifşa etmemek için gidememiştim. Özlemek zordu.
Belemir de yanında baba annesini istemişti ama Gülperi Hanım sağlık sorunları sebebiyle gelememişti, artık hep doktor kontrolündeydi. Eğer fırsat bulursak nikahtan sonra onun yanına da gitmek istiyordum. Eminim ki torununu beyazlar içinde görmek isterdi. Keşke burada olsaydı, diye geçirdim içimden. O da çok isterdi burada olmayı ama hayat planlarımızı bozmuştu.
Bir de Belemir'in annesi vardı. Belemir'den o kadar çok nefret ediyordu ki. Kocasının ölümünden bile Belemir'i sorumlu tutuyordu. Kızının evlendiğini, bir düğünü olduğunu bile bilmiyordu. Ben onunla konuşmak istemiştim. Hatta onu düğünümüze davet etmek istemiştim ama Belemir kabul etmemişti. Telefonda bile ona ağır sözler söyleyeceğinden emindi. Kendi açısından baktığında haklıydı. En mutlu gününü annesiyle paylaşırken bile darbe yiyebilirdi, bugün ona zehir olabilirdi. En iyisi bu meseleyi bir daha açmamaktı. Belemir annesinin olmamasını tamamen aşmıştı zaten.
Başımı iki yana sallayıp karanlık bulut misali üstüme çöken düşünceleri savuşturdum. Artık kötü bir olay yoktu. Sadece Belemir vardı, hep o olacaktı. Artık ben değil, biz olacaktık. Hayatımın merkezinde olacaktı, tıpkı kalbimin en nadide yerinde olduğu gibi.
Her şey yoluna girince Arya da bizimle olacaktı. Sonra bebeğimiz doğacaktı. Şimdiden bu görüntüleri görmek için sabırsızlanıyordum. Bebeğimiz kime benzerdi acaba? Erkek mi olurdu yoksa kız mı? Heyecanımı hissedince derin bir nefes aldım ama geçmedi.
Aynadan kendimi kontrol ettim. Belemir'in isteği üzerine ilk önce lacivert takımımı giymiştim. Nikahtan sonraki kutlama için ikimiz de üstümüzü değiştirecektik. O zaman siyah olan takımımı giyecektim.
Belemir'in çiçeğini elime aldım ve yakamdaki çiçekleri kontrol ettim. Her şey tamamdı. Yavaşça odadan çıktım ve sağımdaki odaya yürüdüm. Dışarıdan ne kadar sakin görünüyorsam dizlerim o kadar titriyordu. Sanki onu ilk defa görecektim.
Kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra içeriden Ceren'in sesi geldi, diğerlerine bağırıyordu. "Damat geldi, açayım mı kapıyı?"
Damat olduğuma hâlâ inanamazken bu cümle iyi gelmişti.
İçeriden Belemir'in sesini duydum ama ne dediğini anlamadım. Kapı açıldığında bakışlarımı yukarıya kaldırdım. Can gülümseyerek bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK
Teen FictionTamamlandı. Ben istemedim ki böyle olmayı. Ben istemedim belime silah koyup mafyacılık oynamayı. Ben sadece babam yanımda olsun istedim. Sevdiğim işi yapmak istedim. Basit bir hayat yaşamak istedim ama olmadı. Şimdi bulunduğum konuma bir bakıyorum...