XVII

951 64 3
                                    

PP– "Şimdi daha iyi misin?"

Ashira ve Parkinson neredeyse 1 saattir bahçede dolaşıyorlardı. Bu süre boyunca ikisinden de çıt çıkmamıştı. Aslında Ashira bu durumu biraz garipsemişti çünkü Parkinson konuşmadan duramazdı –en azından her cezaya birlikte kaldıklarında böyleydi–.

AS– "Evet."
PP– "Bir şey sorabilir miyim?"
AS– "Sor."
PP– "Neden ağlamıyorsun?"
AS– "Ne?"
PP– "Hani baban ağır yaralandı ya neredeyse bir saattir senleyim ve senle olduğum bu sürede de seni koridorda bulduğum zamanda hiç ağlamadın. Tek bir gözyaşı bile dökmedin."
AS– "Ağlamam mı gerekiyor?"
PP– "Yani eğer duyguların varsa evet. Kesinlikle evet."
AS– "O zaman duygularım yok."

Parkinson, Ashira'nın umursamazlığı nedeniyle derin bir nefes aldı.

PP– "Tamam sen bilirsin."
AS– "Küçüklüğümden beri hiç ağlamadım."
PP– "Ne?"
AS– "Yani kendimi bildim bileli tek bir gözyaşı bile dökmedim."
PP– "Bunu bana neden anlatıyorsun ki?"
AS– "E sordun ya?"
PP– "A doğru. Unutmuşum."
AS– "Öğrendin işte."
PP– "Nasıl yani? Hiç mi ağlamadın?"
AS– "Ağlamadım."
PP– "Bebekliğinde de mi?"
AS– "Babamın dediğine göre hayır, ağlamadım."
PP– "Bu kötü bir şey değil mi?"
AS– "Neresi kötü?"
PP– "Ağlamamak. Yani duygu hissiyatın yok mu?"
AS– "Eğer öfke duygu sayılıyorsa var."
PP– "Evet sayılıyor."
AS– "Demek ki varmış."
PP– "Seni hiç gülerken, hatta gülmeyi bırak gülümserken bile görmedim. Hep sinirlisin. Garip değil mi?"
AS– "Bana göre değil. Hem gülmüyorsam ya da gülümsemiyorsam nolmuş ki?"
PP– "İnsanlar seni yanlış tanır. Duygusuz olarak tanımlarlar. Bu yüzden de kimse senle arkadaş olmak istemez. Hep yalnız kalırsın."
AS– "İnsanların beni nasıl tanımladıkları da umrumda değil, yalnız kalmak ta umrumda değil."
PP– "Yalnızlık umrunda değil mi? Nasıl ya hiç mi sıkılmıyorsun? Ya da hiç mi birileriyle konuşmak istemiyorsun?"
AS– "O anlamda demedim. Yalnızlık umrumda değil dedim. Yani sırf yalnızım diye oturup ağlamıyorum ya da kendimi yiyip bitirmiyorum."
PP– "Peki bir kereliğine yalnız olmamak istemez misin?"
AS– "O nasıl olacakmış?"

Aslında biliyorsun Ashira. Kız resmen sana ' gel arkadaş olalım ' diyor.

PP– "Yani benle arkadaş olmak istemez misin? Birlikte sohbet ederiz, eğleniriz, dertleşiriz falan?"
AS– "Ama ben öyle kolay kolay güvenmem kimseye. Kendini bana alıştırman ve kanıtlaman lazım."
PP– "Alıştırırım da kanıtlarım da. Hem ne kadar zor olabilir ki?"

Parkinson'un bu sözleri üstüne, Ashira sırıttı.

AS– "Sandığından daha zor."

––––––––––––––––––––––––––––––––––––

D– "Birisi ona lanet atmış."
MM– "Kim böyle bir şeyi, niye yapsın ki Albus?"
D– "Ortada bir şeyler dönüyor demek ki Minevra. Ya bir sır ya da bir nefret."
MM– "Bunu nasıl öğreneceksin?"

Dumbledore, kapının arkasında onları dinleyen kişiye baktı ve iç çekip, konuştu.

D– "Sanırım nasıl öğreneceğimi buldum Minevra."

––––––––––––––––––––––––––––––––––––

PP– "Hey! Snape! Neden ortalıkta volta atıyorsun?"
AS– "..."
PP– "Snape! Sana diyorum."
AS– "Ha? Dalmışım, duymadım. Ne dedin?"
PP– "Ortalıkta neden volta atıyorsun diyorum."
AS– "Hiç, öylesine."
PP– "Emin misin?"
AS– "Evet."
DM– "Ne zamandan beri Snape'i merak etmeye başladın Pansy?"
PP– "Sanane Draco."
DM– "Sanane mi?"
PP– "Evet sanane. Hem sen dün bana bağırmamış mıydın?"
DM– "Sana söyledim. Bir anlık sinirle bağırdım."
PP– "Ama bu bağırdığın gerçeğini değiştirmiyor."
DM– "Of Pansy. Trip mi atacaksın gerçekten?"
PP– "Evet."

Onlar kendi aralarında tartışırken, Ashira hâlâ volta atmaya devam ediyordu.

DM– "Kes şunu."

Ashira'dan ses çıkmadı.

DM– "Sana diyorum kes şunu!"

Ashira'dan yine ses çıkmadı.

DM– "Snape! Kes şunu dedim!"
AS– "Ne var?"
DM– "Sağır mısın kızım? Kes şunu diyorum, volta atıp durma. Başım dönmeye başladı."
AS– "Siktirgit o zaman."
DM– "Bana ba–"
ÖĞRENCİ– "Hey, Snape. Dumbledore seni çağırıyor."
PP– "Neden?"
ÖĞRENCİ– "Ne bileyim ben? Sadece çağırmamı istedi."
AS– "Tamam. Geliyorum."

Ashira tam çocuğun yanına doğru giderken, birisi kolundan tutup, onu durdurdu.

PP– "Gelmemi ister misin?"
AS– "Yok. Gidip gelirim ben."
PP– "Peki sen bilirsin."

––––––––––––––––––––––––––––––––––––

D– "Babana saldırmışlar Ashira. Lanet atmışlar."
AS– "Kim?"
D– "Bilmiyoruz."
AS– "Ne? Nasıl bilmiyorsunuz? Bu okulun müdürü değil misin sen? Yap bir şeyler, bul işte."
D– "Nasıl şeyler?"
AS– "Ne bileyim ben? Evrenin gelmiş geçmiş en iyi büyücüsü ben değilim. Sensin."
D– "Haklısın fakat nasıl yapacağımızı bilmiyoruz."
AS– "Sorguya çekin herkesi."
D– "O yüzden buradasın zaten."
AS– "Beni sorguya çekmek için mi çağırdın buraya?"
D– "Sorgu demeyelim de sadece sana Veritaserum vereceğiz ve birkaç soru soracağız."
AS– "Bu sorguya çekmek oluyor yalnız."
D– "Sence bu ne kadar umrumda Ashira? Hogwarts'ta ki en iyi profesörlerden birine ne olduğunu anlamam lazım. Ve bunun içinde bunu yapmak zorundayım."
AS– "O benim babam. Eğer bir şey olsaydı bana söylerdi ve bende bilirdim, size söylerdim."
D– "Evet Profesör Snape senin baban. Fakat her şeyi de sana söylemek zorunda değil dimi? Hem sana verdiği sözü tutmamıştı. Yoksa ben mi öyle hatırlıyorum?"

Ashira derin derin ve kesik kesik nefesler alıyordu çünkü sinirleniyordu. Bu yaşlı bunak onu sinirlendirmeyi başarıyordu.

AS– "Babamla aramda ki her şey sizi ilgilendirmez. Bazıları ilgilendirir ve sizde onları çok iyi biliyorsunuz."
D– "Yine de bunu yapmamız gerek."

Dumbledore, masanın çekmecesinden, ağzına kadar dolu bir iksir şişesini aldı ve Ashira'ya uzattı.

D– "Al iç.".
AS– "Hayır."
D– "Hadi Ashira."
AS– "Hayır."
D– "Zor kullanmak istemiyorum Ashira. İç şunu hadi."
AS– "Hayır dedim anlamıyor musun?"

Dumbledore derin bir nefes aldı.

D– "Peki sen bilirsin."

Cebinde ki asayı eline alan Dumbledore ile Ashira'nın da asasını cübbesinin cebinden eline alması bir oldu.

AS– "Ne o Albus? Bana büyü mü yapacaksın?"
D– "Ashira. Sabrımı taşırıyorsun. Al iksiri ve iç."
AS– "Yaşlı olduğun için duyma yetini ya da algılama yetini kaybettin sanırsam. HAYIR DEDİM SANA NEYİNİ ANLAMIYORSUN?"
D– "Pekâlâ, sen bilirsin. Babana ne olduğunu çözemezsek–"
AS– "Çözemezseniz?"
D– "Ölür."



7 HortkulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin