"Yapma..." diye fısıldadım ellerinin arasında kalbim can çekişirken. Belimdeki ellerini kullanarak beni kendine bastırdığında aldığım kesik nefesler birer iniltiye dönüşerek dudaklarımın arasından firar etti. Boynuma gömdüğü yüzünü eğerek kokumu içi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Karanlıktı... Sanki dünya gözlerinin önünde tüm renklerini yitirmiş gibi karanlığa bürünmüştü içinde bulunduğu orman. Korkudan titremeleri bedenini sararken içindeki canlının sanki korkusunu hissetmiş gibi kıpırdanışlarını hissediyordu. Gecenin ayazı tenini soğuk rüzgârlarıylakavuruyordu. Ay ışığının altında bile bu karanlıkta yolunu bulmakta zorlandı. Saatlerdir aralıksız koşarak izini kaybettirmeye çalıştığı için bir süre sonra nefes alışları kasıklarında hissettiği sızıyla acı iniltilere dönüşmüştü.
Sağ elini acıyla hafiften şişkinliğini belli etmeye başlayan karnına bastırdığında daha fazla koşacak gücü kendinde bulamadığından olduğu yerde adımlarını yavaşlatarak durdu. Ciğerlerindeki sızı boğazını yakarken solukları düzenini iyiden iyiye kaybetmişti. Ayakta duramayacağını anladığında hemen yanındaki ağaçlardan birine tutunup dizlerinin üstüne çöktü. Kasıklarındaki sızı aniden karnında derin bir sancıya dönüştüğünde acıyla inledi.
Diğer elinde tuttuğu düş kapanının kırık parçalarını yere bırakıp iki elini de acıyı yok etmek istermiş gibi karnına bastırdı. Kollarını karnına sardığında içindeki minik bedenin direnmesi için dişlerini sıkarak sessiz yakarışlarda bulundu. Dayanmalıydı! Henüz onu terk etmesi için daha çok erkendi.Dudaklarının arasından çıkan hıçkırıklar derin izlerbırakırcasına gökyüzünü inletirken bebeğinin onu bırakmaması için adeta yalvarıyordu.
Çektiği sancılar canını nefesini kesecek kadar acıtırken ellerini gitmesini istemediğinden daha sert bastırdı karnına. İniltileri hıçkırıklarıyla birleşip acı çığlıklara dönüşürken bacaklarının arasında hissettiği sıcaklıkla kas katı kesildi. Sağ elini gökyüzüne doğru kaldırdığında bulanık gözleriyle ay ışığının aydınlattığı kadarıyla parmaklarının arasındaki sıvıya baktı. Karanlık gökyüzünde bile parmaklarının arasındaki kanıparlarken acıyla yutkundu. Şimdi değil! Dedi. Şimdi gidemezdi! Bu kadar yaklaşmışken onu bırakamazdı.
“G-git-me...” diye yalvardı bebeğine. Kanının bacaklarından aşağı doğru ilerlediğini hissederken daha sıkı sarıldı hissetmeye çalıştığı bebeğine. Her şeyi onun için yapmışken bebeği şimdi onu bırakıp gidemezdi. Giderse o da yaşayamazdı. Zaten daha öncesinde ölmüş olan biri tekrardan nasıl yaşayabilirdi ki?