GİRİŞ

4.7K 243 518
                                    

06.06.2001 Geçmişten bir kesit…

Karanlıktı! Sanki dünya gözlerinin önünde tüm renklerini yitirmiş gibi karanlığa bürünmüştü içinde bulunduğu orman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karanlıktı! Sanki dünya gözlerinin önünde tüm renklerini yitirmiş gibi karanlığa bürünmüştü içinde bulunduğu orman. Korkudan titremeleri bedenini sararken içindeki canlının sanki onun korkusunu hissetmiş gibi kıpırdanışlarını hissediyordu. Gecenin ayazı tenini soğuk rüzgârlarıyla kavururken ay ışığının altında bile bu karanlıkta yolunu bulmakta zorlanıyordu. Saatlerdir koştuğundan olsa gerek bir süre sonra nefes alışları kasıklarında hissettiği sızıyla acı iniltilere dönüşmüştü.

Sağ elini acıyla hafiften şişkinliğini belli etmeye başlayan karnına bastırdığında daha fazla koşacak gücü kendinde bulamadığından olduğu yerde adımlarını yavaşlatarak durdu. Ciğerlerindeki sızı boğazını yakarken solukları düzenini iyiden iyiye kaybetmişti. Ayakta duramayacağını anladığında hemen yanındaki ağaçlardan birine tutunup dizlerinin üstüne çöktü. Kasıklarındaki sızı bir süre sonra karnında derin bir sancıya dönüştüğünde acıyla inledi.

Sol elinde tuttuğu düş kapanının kırık parçalarını yere bırakıp iki elini de acıyı yok etmek istermiş gibi karnına bastırdı. Kollarını karnına sardığında içindeki minik bedenin direnmesi için dişlerini sıkarak sessiz yakarışlarda bulundu. Dayanmalıydı! Henüz onu terk etmesi için daha çok erkendi! Dudaklarının arasından çıkan hıçkırıklar derin izler bırakırcasına gökyüzünü inletirken bebeğinin onu bırakmaması için adeta yalvarıyordu.

Çektiği sancılar canını nefesini kesecek kadar acıtırken ellerini gitmesini istemediğinden daha sert bastırdı karnına. İniltileri hıçkırıklarıyla birleşip acı çığlıklara dönüşürken bacaklarının arasında hissettiği sıcaklıkla kas katı kesildi. Sağ elini gökyüzüne doğru kaldırdığında bulanık gözleriyle ay ışığının aydınlattığı kadarıyla parmaklarının arasındaki sıvıya baktı. Karanlık gökyüzünde bile parmaklarının arasındaki kanı parlarken acıyla yutkundu. Şimdi değil! Dedi. Şimdi gidemezdi! Bu kadar yaklaşmışken onu bırakamazdı.

“G-git-me,” diye yalvardı karnındaki bebeğine. Kanının bacaklarından aşağı doğru ilerlediğini hissederken daha çok sarıldı karnına. Her şeyi onun için yapmışken bebeği şimdi onu bırakıp gidemezdi. Giderse o da yaşayamazdı. Zaten daha öncesinde ölmüş olan biri tekrardan nasıl yaşayabilirdi ki? Buğulanmış gözleri yerdeki kapanın kırık parçalarını bulunca verdiği kararın ve ihanetin acı emareleri yüreğini acıyla harmanladı. Karnındaki bebeği için herkesi feda etmeyi göze almışken şimdi bebeği onu bırakamazdı. Geri dönülmez bir yola girmişti çoktan.

L-lütfen! Onu kaybettim… seni de kaybedemem.” Dedi hıçkırıklara boğulurken.

Çocukluğundan bu yana ailesi yerine koyduğu, hayatında belki de yanında olan tek kişiyi biraz önce bebeği için ihanetiyle ölüme terk etmişti. Bebeği için verdiği bu kararların sonucunda sevdiklerini kaybetmişken şimdi bebeğinin de onu bırakıp gidecek olması düşüncesi onu mahvediyordu. Kanaması şiddetlenirken karnında ve kasıklarında yerini koruyan sancıları ona adeta işkenceyi yaşatıyordu. Giydiği beyaz ipekten elbisesi şimdiden kana bulanmış vaziyetteydi. Gözleri kararırken bedeninin uyuştuğunu hissetmeye başlamıştı. Kulaklarında tiz bir ses çınlarken iki büklüm olmuş bir halde yerde diz çökmüştü.

Elina!”

Duyduğu seslerle bilincini kaybetmemek içi son bir defa direnirken artık gücü tükenmek üzereydi. Bedenini daha fazla oturduğu yerde dik tutamazken yere uzandı. Kana bulanmış elleri bebeğini sımsıkı sararken artık nefes bile alamayacak hale gelmişti.

Elina!”

Onun sesi tekrardan kulaklarındaki çınlamaya rağmen duyulurken dudaklarını aralayıp da nerede olduğunu söyleyecek gücü kendinde bulamadı.

“Be-bebeğim…” titreyen dudaklarından dökülen kelimeler acı iniltilerinden duyulmazken karşısında gördüğü el fenerinin beyaz ışığından adamın onu bulmasını bekledi. Artık ağlayacak dermanı bile kalmamıştı. Bilinci kapanmamak için direnirken adamın onu bulması için son kez araladı dudaklarını. Elinden geldiğince her ne kadar canı yansa da kendini bağırmak için zorladı.

“Buradayım!”

Kelime dudaklarından çıkar çıkmaz bedenini yoğun bir acı tesiri altına alırken artık karnındaki sancıyı bile hissetmiyordu. Adam onun sesini duyduğu an el fenerinin beyaz ışığı gözlerine yansıdı. Onun telaşlı sesinden ismi dökülürken koşarak gelişini buğulu gözlerinin ardından izledi. Genç adam yerde yatan kadını kanlar içinde görünce koşarak ona ulaşmaya çalıştı. Kadının yanına geldiğinde artık hareket etmeyen bedeni karşısında diz çöküp başını ellerinin arasına aldı. Titreyen dudaklarının arasından kesik kesik nefes alırken bilincini kaybetmek üzereydi. Genç adam kadını hızlıca kucağına aldığında kanaması çok olduğundan uzandığı yerdeki toprağın da kırmızıya boyandığını gördü. Beyaz elbisesi çoktan rengini yitirmiş kırmızının esiri olmuştu.

“Bebeğim…”

Dudaklarından dökülen bu kelime son kelimesi olmuştu. Bilinci kapanıp da karanlığa teslim olurken onun kollarında son kez bebeğine ve ihanet ettiği dostuna gözyaşı dökmüştü. Bu gece altı hazirandı. Elina Sayora’nın kapandan kaçtığı, dostuna ihanet ettiği ve kendini ölüme terk ettiği geceydi. Gün gelecek bir dahaki altı haziranda dengeler değişecek ve ihanetin bedelleri ödenecekti. Bu gece Elina, Düş Kapanını yok ederek herkesi geride bırakmıştı. Bir sonraki altı haziranda ise intikamını alması için dostunun onu öldürmesini beklerken, bebeğini de ihanetinin geride bıraktıklarıyla sınamıştı.



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




















Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen:)

Instagram: @kimsesizbirzihin

14.02.2022

BİLGİLENDİRME: Kurgu, gizem/gerilim tarzında ilerleyeceği için mantık hatası olarak gördüğünüz çoğu şeyin altında yatan bir açıklama olacaktır bunu bilerek okumanız tavsiye edilir.

DÜŞ KAPANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin