Medya: Yüzük
🦊
Onun söylediğini kafama taksam da bana söylemeyeceğini bildiğim için diğerleri gelene kadar sessizce yatakta uzanarak tavanı izledim. Onlar geldiğinde ise yanlarında kahverengi saçlı, küçük yüzü olan, mavi gözlü genç ve hoş bir kadın daha vardı. İçeriye girdikten sonra kadın bir süre ikimizi izledi, ardından da "Siz reşitsiniz öyle değil mi?" sorduğunda, neden böyle dediğini anlamayarak ona baktık. Neden böyle bir şey soruyor ki? Bizim anlamayan bakışlarımızı görünce Pelin hızlıca araya girerek iki kimlik kartını da kadına uzattı.
"Size daha öncede söyledik ya hanımefendi ikisi de reşit. Merih 18 Mart 2001, Mısra da 4 Şubat 2001 yani ikiside evlenmek için uygunlar. Bu kadar aceleci etmemizin sebebini, sizin de fark edeceği gibi onlar farklı türler ve doğal olarak da ailemiz bu duruma karşı. Evlenmelerine tek mani olan şey bu. " dediğinde şüpheyle de olsa kadın Pelin'i onayladı.
"Anladım." dediğinde Murat abimin birden telefonu çaldı. Telefonun sesinden kaynaklı herkes ona döndü. O ise beti benzi atmış şekilde telefon ekranına bakmaya devam etti. Kesin babam arıyor.
"İzninizle." diyerek telefonu yanıtlayacak odadan çıktı. Kız yurdunda mıyız yoksa dingonun ahırın da mı belli değil. Saklanalım diye geldik ama içeriye giren çıkan belli değil. Kadın abime kısa bir bakış attıktan sonra bize gülerek elindeki defteri, ne ara koyduklarından haberim olmayan masaya koydu. Kadın tepki bile veremeden abim aceleyle içeriye girerek "Tamam tüm resmiyeti geçelim ve diret imzaları atalım." dediğinde anlamayarak ona baksak da "Babam buraya geliyor ve geliyordan kastım bu binadalar. Müdüre sağ olsun babamı aramış." dediğinde şok içinde ona baktık. O ise “İmzaları çabuk attın." dediğinde kadın, abime engel olmak istedi ama Merih ile ben aynı anda birbirimize bakarak,
"Sorun değil."
"Atalım imzaları."
Dediğimizde kadın şaşkınca bize baktı. Ardından da kafasını iki yana sallayarak defterde bir sayfayı açarak imzalamamız gereken yeri gösterdi. Önce ben imzaladım daha sonra da Merih imzaladı. Bizden sonrada Ferit ve Olcay da imza attıktan sonra "Bu da evlilik cüzdanınız." diyerek bana uzattığı kırmızı renkteki evlilik cüzdanını almamla koridorda babamın sesi duyuldu. Herkes korkuyla birine bakarken istemeden de olsa geri adım attım. Benim bunu yapmamla Merih kolumu tuttu.
"Sorun yok, bundan sonra bir Belginsin." dediğinde tekrar kapıya baktım. Sonrada ona dönerek güldüm. Umarım bundan sonra gerçekten sorunlar biter.
"Teşekkür ederim." dediğimde beni kendine çekerek samimi bir şekilde güldü. Murat abi babamın yanına giderken Ferit de sırıtarak bize baktı.
"Ee, sende artık bir Belgin olduğuna göre... benim biricik yengemin de güzel bir yüzüğü olmalı." diyerek dışarıdaki bağırışımaları umursamadan yanıma gelerek beni Merih den uzaklaştırdı. Ne olduğunu anlamasam da parmağıma mavi taşlı ve çevresi altın sarısı olan çok hoş bir yüzük takarak "Bu da benim yengeme hediyem olsun." diyerek göz kırptığında Merih beni kendine çekerek ona sinirle baktı.
"Tamam yüzüğü verdin, geri bas şimdi de!" diyerek onu uyardığın da anlamayarak ona baktım. Ama çoktan içeriye babam ve Murat girdiği için onların tuhaf davranışını takmadım.
"Mısra!" bağırdığında korkuyla Merih'in beni tuttuğu kolunu sıkıca tuttum. Bu sırada içeriye Merih'in babası Serdar Bey de girdiğinde korkum iki katına çıktı. Ya niye hepsi direkt beni arıyor ya da bana laf söylüyor? Hayır, bu işte Merih de var, tek ben değilim! Bana doğru sinirle bakarak "Evlendiğin doğru mu?" sorduğunda elimdeki evlilik cüzdanını saklamak istedim ama Merih sol elimi tutarak cüzdanı görmesini sağladı.
"Bu sizin için yeterince kanıt olur mu?" sorduğunda şaşkınca ona baktım. Hayır, yani bu cesaret onda panter olduğu için mi var? Herkes elimdeki evlilik cüzdanına bakarken bir kadın arkadan yavaşça içeriye girdi. O kadının girmesiyle ortam nedensiz bir sessizliğe büründü.
"Bir tilkiyi seçip evlenmekle kalmayıp ona benim yüzüğümü de mi verdin?" sorusuyla, ağır auraya sahip ve tıpkı Merih gibi siyah saçları, koyu mor gözleri olan kadına baktım. Biraz yaşlı gorünse de iyi giyinimli, hoş bir yapısı var ve kesinlikle Merih’in kadın versiyonu diyebilirim.
"Evet babaanne. Bunda bir sorun görmüyorum." dediğinde sessizce yanımda dik bir şekilde duran Merih’e baktım. Demek babaannesi. Kadın bana baştan aşağıya bakmaya başladığında Merih’in arkasına saklanmak istedim.
"Anne, bu konuyu ben hallederdim. Sen neden geldin" sorduğunda herkes Serdar Bey'e baktı. Biraz çekingen ve korkmuş duruyor. Kadın kimseyi umursamadan babama döndü. Babam bile geri çekildiğinde onun aurasının şimdiye kadar gördüğüm çoğu anoxtradan daha fazla olduğunu fark ettim. Hepsinin neden uslu durduğunu, şimdi anladım. Kadın yine bana dönerek çok olmasada buruşmuş sağ elini uzattı.
"Buraya gel!" dediğinde istemeden de olsa Merih'e baktım. Kafasıyla sorun olmadığını belli ederek gitmemi işaret etti. Bende onu onaylayarak kadına doğru yürüdüğüm de, elimi tutarken beni kendine çekti. Boşta duran eliyle de yanağıma dokundu. Daha sonra da "Şimdi burada birbirinizi yiyebilirsiniz." diyerek elimi daha sıkı tutup beni yönlendirdi. Bunu yaptığında arkamızda duran Merih'e döndüm. Benim bakışıma gülerek "Eşinde bizimle gelecek merak etme. Dize!" dediğinde o da bizim arkamızda sessizce ilerledi. Binadan çıkana kadar tek kelime etmeden, panterlerle çevrili bir şekilde dışarıya çıktık. Siyah bir arabanın önüne geldiğimizde adamlardan biri kapıyı açınca binmemi işaret etti. Bende itaatkarca binip kenara kaydığım da o da benim yanıma oturdu. Merih de ön koltuğa geçince şoför arabayı çalıştırdı. Araba yurttan uzaklaşmasıyla iki elimide tutarak "Ah, hiç uslu bir torun olmasan da güzel bir kız seçmişsin, aferin sana!" dediğinde anlamayarak ona baktım. Kadın ise benim tepkimi izleyerek güldü.
"Ben seçmedim babaanne, o beni buldu." dediğinde direkt Merih'e baktı. Tamam bu ortam neden bu kadar sevecen ve tuhaf oldu. Biraz önce herkes öldürücü aurasını gösteriyordu, şimdi ne oldu?
"Ah, benim adım Bilge Belgin ve bu gördüğün yaramazın babaannesiyim. Sende adını benim için söyler misin güzel gelinim.” dediğinde başta şaşırsam da saygılı olmam gerektiğini bilerek onu onayladım.
"Adım Mısra, Mısra Aktan." dediğimde ikilinin bana bakışı tuhaf bir hal aldı. Onların bakışı yüzünden ne tepki vermem gerektiğini bilemeyerek onları izledim.
"Aktan değil, Belgin." dediğinde dudağımı ısırarak başımı eğdiğim de kadın çenemi tutarak ona bakmamı sağladı. Geniş bir gülümsemeyle "Sorun değil, sonuçta uzun zaman boyunca Aktan soyadıyla yaşıyorsun." dediğinde kızardığımı hissetmeye başladım. Bu kadının kibar konuşmaları neden beni utandırıyor. Bu halime ikiside gülerek "Ah, utangaç halin çok tatlı, senin o baban olacak salağın karısı gibi şeytan değil." dediğinde Merih sırıtarak arkasına yaslandı.
"Babaanne onun yanında bu şekilde konuşmamalısın." dediğinde sanki daha önceki söylediği çok normalmişcesine güldü.
"Bırak da duysun ileride o iblis karının ne yapabileceklerini bilsin, sonuçta bizim yokluğumuzda rahat bırakmaz kızı." dediğinde dudağımı ısırarak ona baktım. Bu ikilinin anlaşma şekli gerçekten de tuhaf, biri gelinine sayarken diğeri de annesine sayıyor. İkili kısa süre sonra bu konudan uzaklaşarak kendi aralarında konuşmaya başladığında bende sessizce onları dinledim. Hoş konuşmaları sadece şirket gibi şeylerle ilgiliydi. Merih ve ben 21 yaşındayız ve o şimdiden şirketle ilgileniyor, gerçekten de önemli işlerle uğraşıyor. Artık sıkılmaya başlamıştım ki kadın birden "İlk evlenen olduğuna ve tabi Ferit Bey'in de evlenmeye yüzü olmadığına göre... ikiniz bana güzel bir torun çocuğu gösterirsiniz artık." demesiyle tükürdüğümün boğazıma kaçması bir oldu. O ne dedi az önce? Ne çocuğu?
🦊BÖLÜM SONU🦊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tür Savaşları: Anoxtra | TSS | Tamamlandı
Viễn tưởng| Tamamlandı | | Daha okunabilir olarak düzenlendi | Tür savaşları her zaman ezici bir üstünlük için olan bir savaştır. Bu savaşın içinde doğduğun anda katılır ve buna göre eğitilirsin. Bir Anoxtra olarak doğarsan bu hayatı yaşamak zorunda olursun...