Bölüm 58: Uyarı 🦊

353 56 15
                                    

🦊

Merih gitmeme izin verdiği için ilk olarak şirkete geçtik. Ama Merih yol boyunca beni vazgeçirmek için uğraştı. En sonunda bunu yapamayacağını fark edince telefonuma izleme programı yükletirdi. Neymiş bana ulaşamazsa ya da aramasına rağmen yanıt vermezsem bu şekilde beni bulabilirmiş. En azından benden gizli yapmadı. Korumaları vermek istediğinde ise çok kalabalık olursam sorun olur falan dedim. Zar zor ikna ettikten sonra sadece Talha ve onun seçtiği iki korumayı yanıma aldım. Telefona bakarak "Cidden... paranoyak oluyorsun bazen. Sanki her gün başımı belaya sokuyorum." mırıldandığımda dikiz aynasından bana bakan Talha'yı görmem bir oldu. Gözlerimi devirerek "Bakma öyle! Bela çekmiyorum ben!" dediğimde geri önüne dönerek kafasını iki yana salladı.

"Ben bir şey demedim efendim." dediğinde iç çekerek pencereden dışarıya baktım. Elimi daha önceden hazırladığım kutuya koyarak güldüm.

"Dememeye devam et. Biraz sonra olacak ve duyacağın hiçbir şeyi Dize'ye anlatamazsın." dediğimde sessizce kafasını salladı. Talha ile iyi anlaşıyoruz. Merih’e anlatma dediğim zaman beni reddetmiyor ve gizlice anlatmıyor da. Yiyorsa anlatsın zaten! Araba amcanın mülküne girdiğinde baskın bir aura yoğunluğu hissettim. Gözlerimi kapatarak kafamı cama yasladım.

"İyi misiniz?" sorduğunda mırıltıyla onaylayarak kısık gözlerle öylece karşıya baktım. Araba durduğunda sakince arabadan indim. O da benimle beraber indiğinde arkadaki arabadan da iki kişi indi. Onlarda yanımıza geldiğinde "Merak etmeyin ikisinin de ağzı sıkı." dediğinde gülerek ona baktım.

"Teşekkür ederim." diyerek yavaşça eve doğru yürüdüm. Onlarda arkamdan geldiler. Direkt kapısı açılan eve girerek etrafıma bakındığımda yaşlı bir kadın yanıma geldi.

"Bu taraftan Mısra Hanım." dediğinde sessizce onu takip ettim. Büyük salona geçtiğimizde masada yemek yiyen amcaya baktım. Beni görünce elindeki çatalı bıraktı.

"Mısra kızım, gel." dediğinde gülerek yanına doğru ilerledim. Amca ise arkadan duran kadına dönerek "Onun için bir tabak ayarla." dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Hayır, getirmenize gerek yoktur. Zaten fazla durmayacağım." dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı.

"Yine erken gidiyorsun. Seninle çay içeriz diye düşünmüştüm." dediğinde iç çekerek omuz silktim.

"Bende isterdim ama Dize biraz fazla korumacı bu aralar." dediğimde ne demek istediğimi kolayca anladı. Gülerek kafasını salladığında kadın arkadan siyah kutuyu bana getirdi. Ondan kutuyu alarak "Sana afiyet olsun amca, ben gidiyorum." dediğimde elini kaldırarak kapıyı gösterdi. Gülerek kadınla beraber dış kapıya ilerledik. Evden çıkarak beni bekleyen üçlünün yakınına gittim. Talha kapıyı açınca hızlıca arabaya geçtim. O da sürücü koltuğuna geçti. Derin bir nefes alarak elimdeki asıl kutuyu açtım. İçinde fazladan bir telefon vardı. Bu bombayı kuran adamla iletişim kurmak içindi.

Gülerek kendi telefonumu çıkartıp Olcay'ı aradım. Kısa bir çalıştan sonra açtığında nerede olduğunu ve kiminle olduğunu sordum. Bu sorumdan kolayca babamla olup olmadığını sorduğumu anlayarak onun iş için yarasaların bölgesine gittiğini söyledi. Bende küçük bir işim olduğunu söyleyerek daha sonra yanına uğrayacağımı söyledim. Telefonu kapattıktan sonra "Talha, tilkilerin yolundaki yarasaların giriş bölgesine geçelim." dediğimde beni onaylayarak arabanın yönünü değiştirdi. Tilki bölgesinden oraya varmak uzun sürer bu da onların karşısına çıkmamızı kolaylaştırır. Araba yarasa bölgesine girdiği anda çevredeki ürpertici havayı hissettim. Ah, bunlarında mağara sevdası yok mu! Girişe geldiğimizde bir süre bekledikten sonra tanıdık tilki aurasıyla "Girişi kapat." demem bir oldu. Dediğim gibi gelen arabaların önünü kapattığında gülerek onları izledim. Arabalar bir anda durduğunda sessizce korumaların inmesini izledim. Hepsi indikten sonra bende arabadan inerek onları izledim.

Ben arabadan inince tüm korumalar birbirine bakmaya başladı. Babam da arabadan inerek "Mısra Hanım, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" sorduğunda gülerek ona baktım. Benim gülmemin aksine o ciddi bir şekilde beni izledi.

"Yol kesiyorum. Görmüyor musun?" sorduğumda birden gülmeye başladı.

"Öyle mi? Panterlerin yanında eşkıya mı oldun?" sorduğunda Talha'ya döndüm. O ciddi bir suratla babama bakıyordu. Gülerek arabaya yaslandım.

"Yok eşkıya olmadım ama senin gibi bir katille konuşma yapmak için mecbur olduğum bir durum." dediğimde kafasını sallayarak açık duran kapıyı sinirle kapattı. Ben ise umursamadan "Çocuğumu öldürmesini istedin. Sen nasıl bir babasında kızının taşıdığı çocuğu öldürmeye çalışıyorsun?" sorduğumda sinirle gülmeye başladı.

"Çalıştım. Ama beceremedim. Şuna bak, o pis kan hala karnında!" dediğinde elimi karnıma koydum. Sinirli bir aura hissetmsemde sessizce güldüm.

"O pis kan, seninde kanından!" dediğimde omzu silkerek güldü.

"Benim değil. Sen benim kızım değilsin. O da benim torunum değil!" dediğinde yumruğumu sıkarak sakin kalmaya çalıştım. Sakin ol! Derin nefes aldığımda bu halime gülerek "Sana yeterince iyi bir hayat verdim ama sen o panteri tercih ettin." dediğinde bağırmam bir oldu.

"Kes sesini! Bana iyi hayat vermiş. Bebeğimden ve ailemden uzak dur. Seni uyarıyorum ve ben sadece bir kez uyarırım!" dediğimde arabasının önüne doğru yürüdü.

"Hadi ya, demek uyanıyorsun ya dinlemezsem!" dediğinde bu seferde ben güldüm.

"Ah, evet. Dinlemezsen..." diyerek amcanın bana verdiği telefonu kabanımın cebimden çıkartarak patlamalarını söyleyen bir mesaj attım. Benim attığım bu mesajı attığımda tuhaf bir şekilde beni izlemeye başladı. Ben ise telefonu ona göstererek güldüm. Konuşmak istesede birden telefonu çaldı. Yazlık evin bekçisi her bir durum için onu arar ve patlama olduğu gibi de onu aramış olmalı. Telefonu açmasıyla tahmin ettiğim gibi bir anda yüzü düştü. Bekçi aradı! Gülerek "Sürprizimi beğendin mi? Uyarı hediyemdi!" dediğimde şok içinde bana baktı.

"Sen..." dediğinde Talha'ya döndüm. Benim bakışımla arabaya doğru yürüdü. Arabadan sahte kutuyu alarak yanıma geldiğinde "Ona dokunma!" diye bağırması bir oldu. Umursamadan kutuyu alarak kapağını açtım.

"İkinci uyarıyı ister misin? Bundan sonrakiler çok daha ağır olmaya başlayarak!" diyerek kapağını açtığım kutunun içinden fuları aldım. Kutuyu kapatarak fuları Talha'ya uzattığımda elini uzatarak fuların yanmasını sağladı.

"Hayır, hayır... onlar Meleğin! Dokunma!" diye bağırsada yanan fuları umursamadan yere attım. Yerde kül olana kadar yandığında arabanın kaputunu tutarak "Dur!" dediğinde sessizce onu izledim.

"Bir dahaki uyarıyı bu kutunun tamamını yakarak yapacağım. Daha sonrada kuyrukları tamamen yok ederek!" dediğimde kafasını kaldırarak kızarmış ve kızıl gözleriyle bana baktı. Dudağımı ısırarak "Sonuçta işe yaramayan bir kaç kuyruk, onlardan kurtulmak zor olmaz!" dediğimde sinirle solumaya başladı. Ben ise gülerek arkamı dönüp "Unutma ben eski bir Aktan'ım ve düşmanlarımla nasıl baş edeceğimi sen bana öğrettin!" dediğimde arkadan büyük bir hırıltıyla avazı çıktığı kadar bağırdı. Ben ise umursamadan arabaya geçtim. Talha da arabaya bindiğinde camı açarak "Baskın türü Tilki ve erkek olursa senin adını veririm. Bu kadar üzülme!” diyerek kutunun içindeki parfümü yere attım. Parçalanan parfümle yere diz çöktü. Ben ise camı kapatarak Talha'ya kafamla ilerlemesini işaret ettim. O arabayı sürmeye başladığımda gülerek telefonumu aldım. Bu eğlenceden sonra abilerimi görebilirim!

🦊BÖLÜM SONU🦊

Tür Savaşları: Anoxtra | TSS | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin