Medya: Yüzükler
🦊
Elimi saçıma geçirerek biraz önceki olayı düşündüm. Ona sadece okulda kimsenin bu durumu bilmesini istemediğimi söyledim ve birden ifadesi değişi verdi. Beni sakince onaylasa da bir anda kapıyı çarparak çıkıp gitti. Ne oluğunu bir türlü anlamıyorum yani sadece okulda olan türlerin beni hedef almasın istemedim. Sonuçta tarafsız alanda olsak da ben yalnız bir tilkiyim ve kolayca hedef olurum. Daha önce burada unuttuğum telefonumu alarak Murat abimi aradım. Kısa bir çalıştan sonra telefonu açmasıyla "Abi, yardımına ihtiyacım var." demem bir oldu. Ben bunu deyince başta ses gelmedi ama daha sonra hızlı bir kapı çarpma sesi duydum.
"Ne oldu? O sana bir şey mi yaptı?" dediğinde elimi yüzüme koydum.
"Ne? Hayır o bana bir şey yapmadı. Sadece... sanırım ben bir şey yaptım ama ne yaptığımı bilmiyorum." dediğimde abimin birden derin nefes bıraktı.
"Sana bir şey olmadıysa sıkıntı yok." dediğinde istemeden de olsa güldüm. O ise hızlıca "O evdesin değil mi? Seni almaya geliyorum, geldiğimde konuşalım." dediğinde küçük bir onay sesi çıkardım. Telefonu kapatarak yatağın üzerine attım. Ardından da alınan kıyafetler den salaş ve rahat bir şeyler alarak onları giydim. Ben hazırlandıktan kısa bir süre sonra da abim geldi. Park halinde beni bekleyen arabaya binmemle "Günaydın kızılım." demesi bir oldu.
"Günaydın abi." dediğimde benim asık suratıma bakarak iç çekti.
"Bu sefer ne oldu?" sorduğunda kemerimi yavaşça bağladım.
"Şey, sabah ben Dize'ye bir şey söyledim ama o beni yanlış anladı sanırım." dediğimde tek kaşını kaldırarak arabayı çalıştırdı.
"Ne söyledin?" sorduğunda iç çekerek önce yola sonrada ona baktım.
"Şey, okulda evli olduğumuzu kimsenin bilmemesini istedim." dememle birden frene bastı.
"Ne dedim, dedin?" diyerek bana bakınca daha da korkuyla ona baktım. Gözlerimin dolduğunu hissedince " Üzgünüm kızılım, seni ağlatmak istemdim." dediğinde hıçkırarak ona baktım.
"Ben kötü bir şey demedim ki?" dediğimde kafasını iki yana salladı.
"Ama söylediğin şey hiç hoş değil ufaklık!" dediğinde ceketimin kollarını kullanarak gözümü sildim.
"A... ama ben... sadece.... diğer türlerin benimle uğraşmasını istemediğim için..." mırıldandığım da kafasını iki yana sallayarak gözlerimi sildi
"Tamam, tamam. Ağlama sen!" dediğinde onu yavaşça onayladım. Ne kadar ağlamamı durdurmak istesem de ağlamaya devam ettim.
"Abi... bana çok mu kızmıştır? Giderken kapıyı çok sert kapattı." diyerek ona daha dikkatli baktığımda iç çekerek bana kısa bir bakış atıp yola odaklandı.
"Kızmıştır tabi ama hemen ağlamaya devam etme!" dediğinde gözlerimi ovalayarak ona baktım. Benim dikkatle baktığımı görünce "Tamam, gidip ondan özür dilemek amaçlı bir hediye alalım. Ne dersin?" sorduğunda hızlıca onu onayladım.
"Olur." dediğimde elini saçıma geçirerek tek eliyle de direksiyonu tutup güldü.
"Tamam o zaman, hediye olarak ne alalım?" sorduğunda duraksayarak ona baktım.
"Bilmem, ben hiç hediye almadım?" dediğimde gülerek bana baktı. Daha sonra elime kısa bir bakış attıktan sonra tekrar güldü
"Tamam o zaman yüzük alalım! Nişan yüzüğünüz yok ve bizde bu durum için en iyi uyacak şeyi yani yüzükleri alalım!" dediğinde bende heyecanla onu onayladım. Daha sonra ise aklıma gelen şeyle bir den yüzümün düşmesi bir oldu.
"Ama ben onun parmak ölçüsünü bilmiyorum ki?" dediğimde duraksayarak bana baktı. İç çekerek gözlerini kısa bir süreliğine kapatıp açı.
"Sorun değil kızılım, biz alalım olmazsa ölçü ayarlanır.” dediğinde gülerek onu onayladım. Kısa bir süre etrafta öylece arabayı sürdükten sonra bir çay bahçesinin önünde durdu. Durduğumuz yere bakmayı bırakıp ona anlamayarak baktım. O ise gülerek "Şu an yemek yemen daha önemli." dediğinde istemeden de olsa elimi karnıma koydum. Bana gülerek arabadan indiğinde bende onunla beraber indim. Dediği gibi önce beraber kahvaltı ettik. Kahvaltı sırasında, bugün okula sadece çıkışta gitmemiz gerektiğini ve bu yüzden de önce uzun ve güzel bir kahvaltı yapmamız gerektiğini daha sonra da yüzük seçebileceğimizi söyledi. Ve dediği gibide uzun bir kahvaltı ettikten sonra beraber kuyumcuları gezdik. Her girdiğimiz kuyumcu da bir yüzük beğendim ama her seferinde abim bunun çok saçma bir seçim olduğunu söyleyerek reddetti. En sonunda bir kuyumcuya girdiğimizde genç bir kızla berber yüzüklere bakan Ferit ile karşılaştık. Bizi görmesiyle önce kıza sonra bize baktı.
"Burada ne işiniz var? Okulda olmanız gerekmiyor muydu?" direkt konuya girdiğinde, daha bir şey bile dememiştik. Abim sırıtarak kıza baktı.
"Bak sen! Ferit Bey'in yeni bir sevgilisi mi var?" dediğinde kıza baktım. Güzel kahverengi saçları olan ve onlarla uyumlu koyu kahverengi gözlerle çok güzeldi. Hoş kokusu kitaplarda anlatıldığı gibi bir insana benziyor. Ferit'in konuşmasına izin vermeyerek direkt ben araya girdim
"İnsan mısın?" sormamla bize merakla bakan ifadesi bir anda düştü. Onun asık suratını görünce anlam veremeyerek onlara baktım.
"Mısra! Her istediğini söylemesene." dediğinde anlamayarak bu seferde ona baktım.
"Yenge bu biraz ayıp olmadı mı?” dediğinde şaşkınca kıza baktım.
"Özür dilerim. Ben sadece insan olup olmadığını merak ettim. Eğer insansa ilk kez bir insanla karşılaşıyorum yani..." dediğimde kız ifadesini düzelterek bana güldü.
" Sorun değil, dediğin gibi ben bir insanım ve adım da Yeşim.” diyerek bana elini uzattığın da dudağımı ısırarak elini tuttum.
"Bende Mısra.” dediğimde samimi bir şekilde güldü. Bizim bir anda anlaşmamıza şaşırsalar da Ferit hızlıca odağımızı kendine aldı.
"Yenge! Siz buraya neden geldiniz? Hele de Merih’siz?" dediğinde sabah söylediğimi hatırlayarak kafanı eğdiğim de abimin iç çekmesi bir oldu.
"Yine ağlama!" dediğinde elimle oynamaya başladım.
"Ne oldu?" sorduğunda abim iç çekerek durumu ona anlattığında Ferit şok içinde bana baktı.
"Ben bile şimdiye kadar böyle büyük vurmadım yenge." dediğinde hıçkırdım. Benim ağladığımı görünce Yeşim sinirle onun omzuna vurdu.
"Kızı ağlattın aptal!" dediğinde elini ensesine koyarak güldü.
"Ah, üzgünüm! Ee, peki siz niye buraya geldiniz?" sorduğunda abim yine benim yerime cevap verdi.
"Yüzük. Nişan yüzüğü alırsak belki durumu toparlanır, diye düşündük." dediğinde Ferit sakince bizi onayladı. Daha sonra da kısa süreliğine saatine bakıp geri yüzüklerin olduğu tarafa baktı.
"Tamam o zaman, 2. tabladaki aşağıdan 2. sırasında olan şu yüzük. Aptal kardeşimin zevkine uyuyor ve tabi yengeme de uyar." dediğinde şaşkınca onun gösterdiği yüzüklere baktık. Kuyumcu ise bu söylenilenler üzerine yüzüğü direkt yerine çıkardı. Biz yüzüğe bakarken Ferit de Yeşim'in kolunu tutarak bir ölçü söyleyip "Bu onun ölçüsü neyse biz gittik." diyerek direkt kuyumcudan çıktıklarında şaşkınca onların arkasından baktım. Bu duruma şaşırsak da dediği yüzük gerçekten de çok hoş duruyordu. Abimde yüzükleri onaylandıktan sonra Ferit'in de söylediği ölçüde yaptırıldı. Yüzüklerin ölçüsü yaptırılana kadar bize de bir süre orada bekledik daha sonra da onları aldıktan sonra abim beni okula bıraktı.
"Sen git, benim şirkete gitmem gerekiyor." dediğinde ona sıkıca sarıldım..
"Teşekkürler abi." dediğimde beni kendinden uzaklaştırarak çıkmamı işaret etti.
"Şu an seninle duygusallaşamam! Babam beni bekliyor yani hadi!" dediğinde onu hızlıca onaylayarak arabadan indim. O gittiğinde bende okulun bahçesine girerek sakince Merih'i aradım. Başta onu bulamasamda kokusu sayesinde onu bulmam daha kolay oldu. Onu bulduğumda bir kızın başında ona yalaka bir şekilde yanağına dokunduğunu görünce kaşlarımı çatarak o tarafa baktım. O kız da kim? Niye ona öyle dokunuyor!
🦊BÖLÜM SONU🦊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tür Savaşları: Anoxtra | TSS | Tamamlandı
Fantasy| Tamamlandı | | Daha okunabilir olarak düzenlendi | Tür savaşları her zaman ezici bir üstünlük için olan bir savaştır. Bu savaşın içinde doğduğun anda katılır ve buna göre eğitilirsin. Bir Anoxtra olarak doğarsan bu hayatı yaşamak zorunda olursun...