1

1.9K 129 41
                                    


Multimedya: Yaprak

''Hazel, ben güzellik merkezine geçiyorum. Akşamüstü Selen Hanım gelecek, yanıma geliyorsun. Lütfen benim aldıklarımdan bir şeyler giy. Bak, LÜTFEN!''

Annem. Annemin lütfen gibi kelimeleri kullandığını pek sık duymazdınız. Selen Hanım'a karşı o kadar 'rezil' olmak istemiyor ki, lütfen gibi kelimelerin varlığına sığınıyordu. Omuz silktim, beni bozmazdı. Nasılsa bir bahane uydurup kaçacaktım, eh benim kibarlığım da bu kadardı.

Annemin teyzemle beraber işlettikleri bir kuaför dükkanı -tabii anneme göre güzellik merkezi- var. Teyzem ile doğuştan bir rekabet halindeler ama her nasılsa bir arada olmadan da yapamıyorlar. Annemlerin ailesi hep bu şekildeymiş zaten... Anneannem ve kardeşi devamlı kıyaslanırken annem ve teyzemlerin de art arda dünyaya gelmeleri ile rekabet edecek yeni ikiliye merhaba demişler. Keşke üçüncü kuşağı yok bunun diyebilseydim ama maalesef vardı; ben ve teyzemin kızı Yaprak.  

Yaprak ve ben yarıştırılmaya çalışılan iki zavallıydık. Acaba kim daha iyiydi? Kim daha başarılı, kim daha güzeldi? Ben bu yarışın yanından geçmek istemeyecek kadar tiksinirken, Yaprak en iyisi olmak için çabalardı. İşin aslı ben Yaprak'tan daha iyi olmak istemiyordum çok istiyorsa dünyanın en iyisi o olabilirdi, ben yalnızca yanında alkışlardım sessizce. Gerçekten.

Yaprak güzel bir kızdı, cidden güzel bir kızdı. Anne tarafım sihirliydi bence aslında bakarsanız, güzel olmama ihtimali yoktu. Yaprak'ın tek kaybettiği kısım -ki bana göre asla bir kayıp sayılmaz- açık kumral saçlarıydı. Anneannem, teyzem, annem hep kızıldır benim eh bir de bendeniz Hazel Ardıç. Yaprak bunu o kadar dert etti ki liseye geçer geçmez bakır renge boyadı teyzem onun güzelim saçlarını... Yaprak ile o kadar zıttık ki, fiziksel özelliklerden daha başka bir zıtlıktan söz ediyorum; ben görünmemek, dikkat çekmemek için çırpınırken Yaprak her şeyde ön plana atardı kendini. En yakışıklı çocuklarla çıkar, okul gösterilerinde Yaprak ön sıradadır, İzmir'in yarısının takip ettiği bir sosyal medya hesabı vardı ve bununla oldukça övünürdü. Benim ise kimliğimi gizlediğim bir instagram ve twitter adresim vardı. 

Telefonum çalıyor. Tabii ki annem!

''Efendim anne?''

Derin bir nefes aldığını duyuyorum annemin.

''Hazel bana çabuk kahvaltını yaptığını ve üstünü değiştirdiğini söyle hayatım.''

Yalanlar istiyorsan, yalanlar söyleyeyim. İncinirsin.

''Yani tabii duymak istediklerin bunlarsa evet kahvaltımı yaptım, üstümü değiştirdim.''

Birkaç saniye sessizlik oldu. Ölüm sessizliği...

''Tamam neyse bugün çok güzel bir gün, canımız sıkılmasın. Selen Hanım seni görmek istiyor, Yaprak da geldi. Hızlıca hazırlan ve bir şeyler ye, olur olmadık zamanda karnın guruldamasın.''

Gerçekten karnımın öyle huyları yoktur, sadece ben bazen yemek yemeyi unutuyorum.

''Anne, akşamüstü yazmışsın saat daha sabahın körü.''

''Telefonu sakince kapatıyorum Hazel. Sen de lütfen saate bak ve dediklerimi yap.''

Saate baktım, kaldım. Saat bir buçuğa geliyordu. Anneme göre çok fazla uyuyordum ama yalnızca yazı yazıp saatin kaç olduğunu ayırt edemiyordum. Şimdi de ayırt edemedim. Bence bu akrep yelkovan ve sayılardan oluşan şey benden nefret ediyordu. Emindim. 

Hızlıca mısır gevreğinden oluşan kahvaltımı etmeye başladım eğer şanslıysam vaktim kalırsa yani filtre kahve ve muzla kendimi ödüllendirebilirdim. Tam kaseye gevreği boşaltmışken kapı çaldı. Bezmiş bir surat, lekeli eşofman altı... Kim geldiyse çok şanslıydı.

KÜÇÜK TURUNCU BALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin