22

781 93 66
                                    

Medya: Canozan - Seni Gördüm Rüyamda

Umarım beğenirsiniz. Daha erken gelecekti fakat ev halkı maalesef hasta ve ben de halamda kalıyorum. Bölümü daha fazla geciktirmek istemedim, kardeşime mail attırdım.

Sizi seviyorum!

Duru ile evi temizlemeye çalışırken bir yandan nasıl bu kadar dağıtabildiğini düşündüm. Herkesin üzüntüsünü yaşama şekli farklıydı. Benimkisi daha çok hiçbir şey yapmamak ve ağlamamaya çalışmak üzerine kuruluydu. Ağlayınca susmuyordum çünkü.

Duru'ya baktığımda tüm kırgınlıklarımı unutmaya hazır olduğumu fark etmiştim. İnsan her şeyini kaybedince öfkelenirdi. Doruk, Duru'nun her şeyiydi. Ben bile Duru'nun hayatına sonradan dahil olmuştum. Hak veriyordum düşününce. Hele üstüne üstlük annemin beni korumak için Duru'yu terslemesi durumun üstüne tuz biber olmuştu. Benim annem beni korumak için Duru'yu üzmüştü. Duru'nun annesinin ise bu konuda annemden kat kat acımasız olduğuna emindim. Duru'ya tabi ki kucak açacaktım zaten herkes bir tekme vuruyordu.

Gelmemin üstünden bayağı zaman geçmişti. Bu süre zarfında olanları konuşmuştuk, Duru'nun hayatında olanları... Kimse onun yanında değildi. Doruk'un ailesiyle vedalaşmış, bundan böyle onları her ne kadar manevi anne babası olarak görse de doğru olmayacağını düşünmüş. Yavaş yavaş kafasında bitiriyordu. Belki de bitirmişti de son acı kırıntılarını yaşıyordu.

''Hazel,'' dedi Duru. ''İstersen git sen annen merak eder.''

İçim acımıştı. Gül Sultan diye anlattığı kadın şu an onun için sadece benim annemdi ve ondan... Korkuyordu.

''Yok onu dert etme,'' dedim ona. ''Mesaj attım ona biraz önce, seninle kalacağım.''

Kaşlarını kaldırdı, tedirgindi. ''Kızmasın.''

Başımı iki yana sallayıp tebessüm ettim. ''Yok, hayır ne kızması? Haberim var olanlardan Duru. Annem de pişman oldu emin ol ama İstanbul'dayken öyle şeyler oldu ki... Hıncını senden çıkarmış.''

Aslında kızmıştı. Onların evinde ne işim varmış? Kafayı mı yemişim ben? Nasıl affedermişim onu? Bu ve buna benzer bir ton cümleyle mesajıma yanıt vermişti. Hoş, aradığı zaman açsaydım daha çok cümle sıralayabilirdi ama açmamıştım. Açmayacaktım. Anladığınız üzere pişman da değildi.

Duru ise... Bir şey demedi. Duru bir şey demedi ve bir şey sormadı bence esas garip olan buydu. Temizliğine devam ediyordu.

''Duru,'' dedim bana bakması için. Baktığında ''Şaşırmadın, anlat demedin?'' dedim sorarcasına.

Başını kaşıyıp kapıya doğru yürüdü. ''Kahve içer misin? Ben içmedim bugün,'' dedi. Konuyu dağıtıyordu. Hem de reddetmeyeyim diye kahveyle yapıyordu bunu!

Mutfağa giden Duru'nun peşinden ilerledim.

''Duru!'' diye yinelediğimde bana baktı.

''Şey ben,'' diye mırıldandı. ''Aslında bakarsan biliyorum İstanbul'da olan birçok şeyi!''

Nasıl? Anlamadığımın farkında bir şekilde bir yandan kahveyle ilgilenirken bir yandan bana olanları anlattı. Meğer Tuna ile o günden beri konuşuyorlarmış! İstediğin zaman ara diyen Tuna'nın teklifini reddetmemiş Duru! Şu süreçte en çok desteği ondan görmüş. Sandığı kadar ukala ve dalgacı bir tip değilmiş yani. Gözlerimi kocaman açmış ona şok içinde bakarken elime kahve kupasını tutuşturdu.

''Yani,'' dedi gözlerini kaçırarak. ''Sanırım bir seferinde Tuna'yı çok yanlış bir zamanda aramışım. Size geldiğim gün... Tuna bana ne kadar konuşsak da senin İstanbul'da olduğundan bahsetmemişti. Aceleyle suratıma kapatınca... Beni aradı durumlardan bahsetti işte ayrıntıya girmeden...''

KÜÇÜK TURUNCU BALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin