11

955 114 12
                                    


Hep yazdım ben. Hep... Yazamazsam okurdum çünkü yalnızdım. Yalnızlık deyip duruyorum da insan bence anlaşılmadığı yerde yalnızdır, etrafında çok insan olsa da. Mesela Yaprak, o da yalnız. Ama değil görünürde. Bense görünürde de yalnızdım. Babam öldüğünde ben tamamen yalnız kaldım.

Duru'ya kadar hep kendimleydim ama yetmiyordu, kabul etmesem de insan sosyal bir varlıktı. Konuşmalıydı, tartışmalıydı eh bazen de eğlenmeliydi. Tüm bunları yazarak yaptım. Yazdıkça sosyalleştim. Kendime yeni arkadaşlar yazdım, onlar beni sıkıcı bulmuyordu ya da burnu havada... Doyasıya saçmalıyordum hiçbiri de bunlar deli saçması demiyordu.

Yazdığım gerçekten kitap olması için can attığım bir öyküm vardı. Yalnız bir kızın öyküsü. Beğenmediler çünkü gerçekçi bulmadılar. Hangi yayınevine götürsem geri çevrildi çünkü inandırıcı değildi, saçmaydı, kimse bunu okumazdı. Halbuki bu dedikleri şey benim içinde yaşadığım dünyaydı.

Baş karakter güzeldi, çok güzeldi yani insanlar onu çok güzel buluyordu ama popüler değildi hatta popüler olmak istemiyordu; düşününce bile midesi bulanıyordu. O sıradan bir hayat istiyordu. Küçük bir arkadaş grubu, aşka pek inanmasa da onu inandıracak biri belki ve koşulsuz sevildiği bir aile... Hikayeye inanmama sebepleri şuydu; baş karakter güzelse popüler olmalıydı ya da çirkin olmalıydı ki sonra birden güzelleşmeliydi kızımız ve çok sevilmeliydi. Hem neden sıradan bir hayat istiyordu? Kimse sıradan bir hayat istemezdi ki! Herkes çok zengin olmak, çok sevilmek, çok mutlu olmak, çok ünlü olmak isterdi, çok çok çok... Ortalamaya kimsenin tahammülü yoktu. Herkes öyle diyordu eğer değiştirip onu bu hale getirirsem basacaklardı, yazım dili çok iyiydi.

Ama değiştirirsem bu benim hikayem olmaktan çıkardı, bu herkesin hikayesi olurdu.

Değiştirmeyecektim, böylesinin olduğunu da bileceklerdi. Vardı benim gibileri yoksa da beni görmelilerdi. Ben hep yok saydım kendimi, ama hikayemi yok saymalarına izin vermeyecektim.

Annem ve Yaprak bana en büyük iyiliği Tevfik Öztuna ile tanışmamı sağlayarak yapmıştı belki de. Öztuna Yayıncılık en iyisiydi. Ama onlara göre ben en iyisi değildim. Tevfik Öztuna okumamıştı bile yazdıklarımı belki de editörlerden biri özetini okudu ve bana öylesine bir ret maili yazdı.

Sevgili Hazel Ardıç;

Yazım diliniz, yazdığınız eserdeki dönüm noktaları oldukça ilginç ve takdir edersiniz ki oldukça farklı. Biz popüler kültüre yön veren bir yayıneviyiz. İnsanların özellikle gençlerin neyi okuyacağını, neyi seveceğini biliriz ona göre eserler yayınlarız. Üslubunuz güzel, dediğim gibi birçok olay da... Ama bu şekilde değil eğer isterseniz uygun bir tarihte bir araya gelip küçük değişiklikler yapıp yayınlama konusunu konuşabiliriz.

Gonca Tokgöz

Öztuna Yayıncılık

Ukalalıktı belki hatta Duru'ya göre kesinlikle öyleydi ama istemiyordum. Karakterim çirkin değildi, sonradan güzelleşince herkes onu sevmeyecekti. Karakterimi olduğu gibi kabul edeceklerdi. Kitabımı da öyle...

Dedim ya tamamen şans, şu an Tunahan, ben ve Duru yayınevine doğru yol alıyorduk. Duru ve Tuna atışıyordu, bense heyecanlıydım. Hazel Ardıç çok heyecanlıydı ve onları duysa da önemsemiyordu.

''Ben senin kadar kötü araba kullanan görmedim. Ehliyet sınavından sekiz kez kalmış biri olarak söylüyorum bunu.''

Duru haklıydı, Tuna çok kötü araba kullanıyordu dahası navigasyonu bile doğru düzgün takip edemiyor sürekli yolu uzatıyordu.

KÜÇÜK TURUNCU BALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin