Öncelikle selam!
Bana göre uzun bir araydı ama hayatımın en kötü dönemlerinden birindeyim. Şans dilerseniz sevinirim çünkü geçmek bilmeyen sancılı bir sürecin içindeyim gerçekten. Onun dışındaysa sizi özledim, Hazel ve Deniz bana nefes aldırıyor. Nefes alabildiğim için mutluyum.
Onun dışında, kitabımı tanıtım olarak paylaşan @busrainwonderland 'e teşekkür ederim. Sayesinde bana çok tatlı mesajlar atan çok tatlı insanlarla tanıştım. Güzel - çirkin tüm yorumlarınız, mesajlarınız kabulüm ama lütfen eleştiri adı altında hakaret etmeyin bu biraz canımı sıkıyor.
Bir arkadaşımız mesaj atmış 'Ahsen Eroğlu mu gerçekten çok güzel kız' temalı ama içinde bir sürü küfür bulunan... Öncelikle bu benim hikayem ve gerçekten benim güzellik anlayışım biraz farklı, bana göre güzel kız portresi odur. Ama siz başka birini hayal ederek de okuyabilirsiniz. Bilimsel bir makale yayımlanmıyor burada. Serbestsiniz. Dediğim gibi onun dışında küfürsüz hakaretsiz her türlü mesajınız, yorumunuz kabulüm.
Sizi seviyorum, iyi okumalar!
Günler geçmişti, geçiyordu, geçecekti de... Hayatın olağan akışıydı bu. Düzeni severdim aslında, rutinlerim vardı benim de. Ben nasıl ki filtre kahvesiz bir güne başlayamazsam güneş de doğmadan yapamıyordu her sabah ya da bugünlük gün yirmi beş saat olsun diyemiyordunuz. Her şeyin bir akışı vardı.
Deniz'in attığı fotoğraftan sonra tam iki hafta geçmişti. İki koca hafta! Ama benim için dün gibiydi hala. Ne yapmaya çalışıyordu? Duru bunun basit bir şey olmadığını söylemişti kaldı ki bence de basit bir şey değildi. Kara Balık sensin demişti bana, şimdi de boynunda 'en sevdiğim' diyerek taşıyordu.
Ama ben açıklamasını okumadan ve doğru dürüst incelemeden beğendiğim fotoğraftan beğeniyi kaldırıp hayatıma devam etmiştim. Sanki hiç görmemişim gibi. Duru'ya göre bu yaptığım ahmaklıktı, ona bu kolye ucunu verirken ne düşünmüştüm ki? Hem demek ki Ceren ile sevgili olmamasının yanı sıra hoşlantı ihtimali de yoktu – en azından Deniz için – hatta o bana bir adım atmıştı, bense saçmalıyordum. Bunlar Duru'nun fikriydi.
Ama bence alakası yoktu.
Duru yanılıyordu. Sonuçta Küçük Kara Balık onun da en sevdiği kitaptı, onu kastediyor olmalıydı.
Peki ben neden panikle attığı fotoğraftaki beğenimi çekmiştim? Neden gerilmiştim?
Bu soruya yanıt vermek istemiyordum. Duru yanılıyordu yalnızca ve ben bu soruyu yanıtlamak zorunda değildim.
Ceren ve Deniz mevzusu ise aslında bakarsanız Duru aksini iddia etse de benim için gizemini korumaya devam edecekti.
Ama işin iyi yanından bakarsak eğer Deniz ile aramız iyiydi. Gerçekten. Kitabımı işinden fırsat buldukça okuyor günde üç saat uykuyla yaşamını idame ettiriyordu. Üstelik...
Kitabımı beğenmişti hatta kahramanın bana benzediğini iddia etmişti. Bu benim için tarifi olmayan bir iltifattı. Çünkü ben olmak istediğim kişiyi yazıyordum. İlkem benim için çok özeldi.
Deniz benim için çabalayan nadir insanlardandı, bunca zamansızlığın arasında benim için zaman yaratıyor; kendinden veriyordu. Ona olan saçma kırgınlığım nasıl iyileşmesindi ki? Deniz bilmeden açtığı yarayı üfleyerek iyileştirmişti.
Ama hiç Ceren'den bahsetmiyordu.
Konuşmalarımız genel olarak Tuna, Aslı ve bizimkiler şeklinde ilerliyordu. Çocukluk arkadaşlarından genel olarak bahsediyor onun dışında en çok İpek'i anlatıyordu. Ya Ceren onun için ayrı bir yerdeydi ve bahsini pek etmiyordu ya da hepsini sevdiği gibi seviyordu onu da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...