Yaprak hevesle istediği gelinliği, düğünü nerede yapmak istediğini, Oğuzhan Öztuna'nın oldukça yakışıklı ve yaşına göre büyük şeyler başarmış biri olduğundan bahsediyordu. Daldan dala konuyordu yani. Ben de sessizce dinliyordum, diğer herkesin aksine. Elime tutuşturulan bir bardak sahleple yalnız olmadığımı anladım. Birileri Yaprak dışında da biri olduğunu hatırlamıştı. Dedem.
''Kim demiş yaz günü sahlep içilmez diye? Bol tarçınlı, sevdiğin gibi.''
Dedeme gülümseyip öpücük yolladım. Ambalajımın güzel, içimin ise bozuk olduğunu düşünmeyen hayatta olan iki insandan biriydi dedem, diğeri de anneannemdi. Anneannemin Yaprak'ı ilgiyle dinlemesi yakıyordu canımı en çok. Anlattığı şeyler, tanımadığı biri için sevgilisinden ayrılması, bir insanın soyadına karşı büyük bir ilgi duyması saçmalıktı ama alkış tutulması daha büyük saçmalıktı. Niye normalmiş gibi davranılıyordu?
''Nerelere dalıp gittin kızıl goncam? Yok mu geçen yazdığın öykünün bir devamı?''
Yazılarımı bir tek dedem okurdu. İlk kitabımı ona ithaf edecektim sözüm vardı.
''Bilmiyorum, tıkandığım bir yer var ilham gelmiyor diyenlere güler geçerdim ama var galiba öyle bir şey ilerlemiyor.''
''İlhamını kendin yarat olmaz böyle. Aynı şeyleri yaparak yeni sonuçlar bekleyemezsin derler. Başkalarıyla tanış, yeni yerlere git.''
Haklıydı. Bir avuç insan vardı çevremde. Duru, Duru sayesinde tanıştığım narsist ve soğuk olduğumu düşünen başka arkadaşlarım ve ailem. Bana yeni insanlar gerekti. Devamlı gittiğim kitap kafe ise kapanalı ay oluyordu.
''Haklısın galiba tontonum. Eee edebiyat öğretmeni de kolay olunmuyor değil mi ya?''
Dediğim şeye keyiflenmişti. Göbeğini tuta tuta güldü. O kadar ki Yaprak'ın sesi kesilmişti şimdi herkes bize bakıyordu. Zoraki bir tebessüm gönderdim.
''Bu kız alem yahu. Herkes unuttu bir o unutmadı mesleğimi!''
Yaprak gözlerini devirdi ''Alemdir alem dede. Türünün tek örneği. Umarım öyle de kalır.''
Cevap vermedim. Başım ağrımaya başlamıştı. Herkes bizim bu atışmamıza alışık olduğundan kimse bir şey demiyordu.
''Anne kalkmamıza daha çok varsa gitsem ben şimdi eve? Uyumak istiyorum, ilaç içer yatarım.''
''Kıskandım tüm ilgi Yaprak'ın üzerinde olunca demiyorsun da...''
Ne diyordu bu? Cevap vermedikçe daha çok üstüme geliyordu. Ne kıskanacaktım ya Nobel mi almıştı da kıskanacaktım?
''Bana bak!''
''Baktım canım.''
Annem araya girdi ''Kızlar saçmalamayın Yaprak görmüyor musun Hazel'in yüzünü bembeyaz olmuş uğraşma kızla. Hazel sen de git annem eve yat, yarım saate gelirim.''
''Benim kızım mı uğraşıyor Gülenay, Hazel kıskandı işte.'' Teyzem de konudan asla geri kalmazdı.
Tahammülüm yoktu gerçekten başım ağrıyordu. Eve gidip yatsam iyi olacaktı, semtimiz sakindi sessizdi çocukluğum burada futbol maçı yaparak geçti, bir sürü arkadaşım vardı yani sonra her güzel şey gibi onlar da taşındı mahalleden. Hiçbir şey kitaplardaki gibi güzel değildi.
Yolda yavaş yavaş yürüyordum. Düşünerek... Hiç istemediğim bir yerdeydim, mahallemi severdim ama o kadar. Kimse beni anlamıyordu, sevseler ne olacaktı? Her yerde tanınırdım, herkes adımı bilirdi. Hazel Ardıç, turuncu saçlı herkesi reddeden güzel kız. Tanrım küçük dağları o mu yaratmıştı, neydi bu kibir? Evet, işte bu kadar. Kibirli değildim aksine sosyal anksiyetem vardı. Tanımadığım insanlarla konuşurken ne diyeceğimi bilemez, gerilirdim. Güzel olduğumu düşünmez aksine kendimde sadece çillerimi severdim. İnsanlar için yargıda bulunmak ne kolaydı. Önyargısız biçimde yanıma yaklaşan ve yakınım olan tek insan Duru olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...