Uzun bir araydı, özür dilemem manasız ama hayatım biraz zor bu aralar. Sizi temin ederim beklediğinizi bildiğimden aslında paylaşabildiğim en kısa zamanda paylaşmaya çalıştım.
Çok özür dilerim. İyi okumalar.
Sizi seviyorum! Gerçekten.
Hepimiz testi gibi dizilmiştik. Annemi herkes tanırdı. Fevriydi, sinirliydi, dediğim dedikti. Biz onu idare ediyorduk. Ama Deniz tanımıyordu işte. Ayrıca idare etmek zorunda da değildi. Bunu en başta ben istemezdim.
''Yaprak burada neler oluyor?'' diye sordu annem. Yok sayılıyorduk bir de. Süperdi gerçekten.
Yaprak omuz silkti. ''Oturuyoruz teyze. Hazel'in arkadaşları geldi. Eğer sen bizi bir suç işlemişiz gibi yan yana dizmeseydin kahvaltı yapacaktık.''
Yaprak gerçekten ya canına susamıştı ya da... Aslında 'ya da' sı yoktu. Yaprak böyleydi, düşündüğünü söylerdi. Karşısında sinirden köpüren annem umurunda bile değildi.
''Beni sinirlendirme Yaprak hala kahvaltı diyorsun. Kim bunlar?'' Biz yoktuk sanırım. Ayrıca annem gayet onların kim olduğunun farkındaydı.
''Biz yırttık galiba,'' diye fısıldayan Duru ile durumun tuhaflığının farkında olan tek kişi olmadığımı anladım.
Tam ona cevap verecekken ''Efendim, özür dileriz'' diyen sesle duraksadım. Vazgeçmiyordu. Anneme durmadan özürlerini iletmiş yok sayılmasına rağmen vazgeçmemişti.
Muhtemelen yine yok sayılacaktı. Ama buna bu sefer izin vermeyecektim.
''Anne,'' diye ayağa kalktığımda annem Deniz'e döndü.
Yutkundum.
''Oğlum,'' dedi. ''Bir genç kızın kaldığı eve bu şekilde gelmenizi doğru bulmuyorum hatta üç genç kızın,'' Duru ve Yaprak'a baktıktan sonra bana döndü. ''Hem babanın senin burada olduğundan haberi var mı?''
Deniz yutkundu. Belli ki ne diyeceğini bilemiyordu. Onun bir babası yoktu.
''Herkes bir babaya sahip olacak kadar şanslı değil maalesef,'' dedim anneme dik dik bakarken. Bu bu konu yasak demekti. ''Sen evine gelen misafire böyle mi davranıyorsun? Deniz benim misafirim. Yanlış olan hiçbir şey yok, beni merak etmişler.''
Tuna ayağa kalktı, sanırım -haklı olarak- Deniz'i ve kendini savunacaktı. ''Efendim,'' dedi anneme bakarak. Sanırım ciddi olduğu nadir anlardan birindeydik. ''Tunahan Öztuna'' diye kendini tanıttıktan sonra devam etti. ''Sanırım birçok şeyi biliyorsunuz fakat belli ki eksik biliyorsunuz...''
''Bu ne cesaret yiğidim seni tanımak isterim,'' diyen Duru ile eş zamanlı olarak Deniz Tuna'nın sözünü kesti.
''Sorun yok,'' dedi her zamanki sakinliğiyle. ''Saygısızlık etmek istemem, buraya bu şekilde gelmemiz düşüncesizlikti. Özür dileriz. Ama dayanamadım yani dayanamadık. Hazel'i çok merak ettik.''
''Gereksiz bir kibarlık,'' diye araya girdi Yaprak. ''Ben de bir şey bilmiyorum sen de teyze'' dedi anneme. ''Deniz'i ne kadar tanıyorsun ki yargılıyorsun? Oğuzhan'ı hepiniz sevmiştiniz sonuç ortada. Bence araları kötüyse kesin Deniz iyi biridir. Ben senin yanındayım Deniz.''
Gözlerimi devirirken içimden 'Hadi bakalım' diye mırıldandım. 'Belli ki herkes cephede yerini seçiyor.'
Annemse her an bayılabilirdi. Deniz Yaprak'ın söyledikleriyle mutlu değil daha çok mahcup olmuş gibiydi. Duru Yaprak'a helal olsun minvalinde hareketler yaparken, Tuna dudaklarını oynatıp 'Açım' diyordu.
''Olayları kişiselleştirme Yaprak!'' dedi annem.
''Anne, Deniz benim arkadaşım. Sana söylemiştim. Tuna'yı zaten tanıyorsun, Deniz'in kuzeni. Söyleyecektim sana da fırsatım olmadı birkaç saattir buradalar zaten!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...