Can Ozan - Sar Bu Şehri ile yazdım, koymak istedim.
Bu sürpriz bölüm benden size armağan olsun, yorumlarınızın verdiği yetkiyle yazdıklarımı hemen paylaşmak istedim. Yorumlarınızı okurken nasıl mutlu oluyorum bilseniz... Çok çok teşekkür ederim. Yorumlarınız en büyük motivasyon kaynağım :)
''E şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?'' diye sordu annem ağzına zeytin atarken. Bilmiyordum. Hep bir şeyler yapması mı gerekirdi insanların? Ben biraz hareketsiz dursaydım olmaz mıydı? Yorulmuştum.
''Bilmiyorum,'' diye yanıtladım annemi. ''Biraz tuhaf hissediyorum pek iyi değilim. Bir miktar zaman tanıyacağım kendime. Bir süre düşünmek istemiyorum.''
O kadar çok şey olmuştu ki art arda... O kadar çok duyguyu art arda ve karışık bir biçimde yaşamıştım ki! Ben biraz durmak istiyordum.
''İyi madem,'' diye mırıldandı. ''Beren'in annesi geldi geçen, bir dergide çalışmaya başlamış seversin sen bir konuş istersen,'' diye derginin adını söyledi.
Bu bir magazin dergisiydi. Benim magazin dergisiyle ne işim olurdu? Ben yolda yürürken Issız Ada yarışması ünlülerinden biri bana çarpınca kavga etmiş insandım! Hatta üstüne çevredekiler ardından Duru tarafından linç edilmiştim. Halbuki tanımak zorunda da değildim. Bir de onların umurumda olmayan hayatları için dergi çıkarıyorlardı. Tuhaftı.
''Tamam, konuşuruz bir ara,'' deyip tabağımı makineye yerleştirdim. Annemle tartışmak zaman kaybıydı.
''Duru geldi sen yokken,'' demesiyle ona döndüm. ''Üzgündü çok. Ben de ona bir süre birbirinizden uzak durmanız gerektiğini söyledim.''
''Pardon, ne söyledin?'' dedim ona dönüp. ''Sana inanamıyorum anne, üzgündü diyorsun ve sen ona bunları mı söylüyorsun?''
Omuz silkti. ''Ben de seni sokakta bulmadım Hazel. Yok Duru'ymuş yok Oğuzhan'ın gayrimeşru kardeşiymiş. Kusura bakma, sana iyi gelmeyecek insanları çevrende görmeyeceğim.''
Annem Duru'yu çok severdi. Duru da anneme bayılırdı. Annem çok sevdiği Duru'ya karşı nasıl bu kadar acımasız olabilmişti? Ailesinin nasıl insanlar olduğunu, Duru'nun ne kadar sosyal bir kelebek gibi gözükse de içten içe yalnız olduğunu biliyordu. Lafın ucu Deniz'e gelmese şaşardım, belki de Duru bahaneydi konu tamamen Deniz'di. Hakkım var mıydı bilmiyorum ama Deniz'e kırgındım. Bu yine de ona laf söyleteceğim anlamına gelmezdi ama...
''Anne derdin Deniz değil mi? Daha tek kelime konuşmadığın insandan nasıl bu kadar nefret edebiliyorsun ya? Ona olan sinirinle de Duru'yu harcadın. Duru benim kardeşim anne, sizin teyzemle ilişkiniz çok mu iyi?''
Ayağa kalktı. ''Hazel sus, sesini alçalt. O insanlar bizim artık ailemiz sayılır. Tabi ki onlara zarar veren insandan senin de uzak durman gerek. Şimdiden uzak dur ki saçma sapan şeylere mahal vermeyelim. Tevfik Bey geldiği zaman bir gidip geçmiş olsun demek de lazım,''
Kahkaha attım, sinirden kahkaha atan annemi şu an anlıyordum.
''Şaka mısın ya sen? Sen git geçmiş olsauna ben hiçbir yere gitmiyorum. Ayrıca Deniz kötü biri değil anne tamam mı? Aramızda da bir şey yok, olamaz da zaten. Sadece Deniz ile de değil anne, hiç kimseyle olmaz. Benim gördüğüm tek iyi çift anneannem ve dedem. Benim aşka da sevgiye de inancım yok. Sayenizde kimseye ilişki kuracak kadar güvenmiyorum. Tamam mı? Kazı bunu aklına. Duru kim bilir ne haldedir şimdi? Of.''
Avazım çıktığı kadar bağırmıştım, resmen boğazım acımıştı. Kararlıydım geri adım atmayacaktım.
Odama gidip kapıyı çarptığımda onun da bağırma sesi geliyordu muhtemelen birkaç bardak ve tabağı katletmişti. Şakaklarımı ovuşturdum yine bir migren atağı gelmek üzereydi muhtemelen ama gelmesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...