Çok özür dilesem affeder misiniz? Daha fazla bekletmemek adına bölümün yarısını atıyorum. Geri kalan yarısı umuyorum ki en kısa zamanda Allah izin verirse diyeyim.
İyi okumalar, sizi seviyorum!
''Friends'e baştan başlama zamanımız gelmiş Hazel, hiç söylemiyorsun!''
Gözlerimi devirdim. Friends; Duru ve benim en sevdiğimiz diziydi ve biz gerçekten her yıl Friends'e yeniden başlardık ama Yaprak sevmezdi. Biliyordum, herkes bilirdi. Gerçi baş başa olan konuşmamızdan sonra sırf ben seviyorum diye sevmeme ihtimali olduğunun farkındaydım artık ama Duru da şu an bunu sırf Yaprak'ın inadına yapıyordu. Bunun da farkındaydım.
''Hatta ne diyeceğim bak cips, kola ve çiğdem de alalım iyi gider.''
Duru susmuyordu. Yaprak abur cubur yiyen biri değildi, ben pis bir mideye sahiptim ama o vücuduna iyi bakardı. Canı çok istediğinde yediği cipsler bile farklıydı onun. Duru Yaprak ile aynı ortamda bulunmaktan hoşnut değildi ama Yaprak'a git diyecek halim yoktu. Kuzenimdi o benim ve benimle kalmayı istiyorsa kalabilirdi, mutlu olurdum. İki gün geçmişti o günün üzerinden. O akşam anneannemlerde uyumuş, ertesi günse bizim eve geçmiştik. Annem beni şaşırtarak anneannemlerde kalmış ve ağzını açmamıştı. Duru ise bizimle kalıyordu, Yaprak'a olan kiniyle beraber...
''Bak esas ben ne diyeceğim,'' dedi Yaprak. ''How I Met Your Mother izleyelim ve şekersiz unsuz kek yapayım hemen. Bence bu daha iyi fikir.''
Yaprak az bile dayanmıştı hatta gereğinden fazla kibardı aslında. Duru durmaksızın Yaprak'ı iğneliyordu, neyse ki Oğuzhan ile ilgili ağzını açmamıştı. O konu yasaklıydı.
''Ya sen... Sen... Bize yeni acı çektirme yöntemin bu mu'' dedi Duru, ne diyeceğini bilemez gibi. ''Gitsene sen Başak ve Beren'in yanına.''
Öksürdüm. ''Duru!''
İkisi de aynı anda ağzını açmışken elimi susun dercesine kaldırdım. ''Daha iyi bir fikrim var. Dışarı çıkıyoruz!''
*
Tuhaftı ama ikisi de itiraz etmemişti ve biz şu an Alsancak'taydık. Yol boyu kavga etmişlerdi, inanır mısınız? Yol boyu. Girdiğimiz tüm mağazalarda denedikleri tüm kıyafetlerde birbirlerine itinayla laf sokup beni de birbirlerini de delirtmişlerdi. Ama en çok beni! Ben alışveriş sevmezdim bile, online alışverişin köpeğiydim. Belki birbirlerini yemezler de kafaları dağılır diye geldiğimiz yerde on kat fazla acı çekiyordum. Şimdi de o sevmediğim plastik kaplı bardaktaki kahvelerden alıp gelen Duru ile nur topu gibi bir kavgamız daha oluvermişti.
''Geri zekalısın sen. Çakma Kızıl'mış, zor sabrediyorum bak o saçlarını tel tel yolacağım. Sonra Kelaynak yazdıracaksın kendi bardağına da!''
Duru kahkahalarla gülerken Yaprak elindeki kahveyi Duru'nun üstüne döktü. Sabır taşı olsa çatlardı ama ben sapasağlam ayaktaydım.
Duru da kahvesini Yaprak'ın üstüne boca etmesine rağmen ''Gel buraya,'' deyip üstüne atlama denemeleriyle beni korkutmuştu.
''Tamam tamam sakin,'' dedim nefes nefese onları ayırmaya çalışırken. ''Ben şimdi size yeni kahve alıyorum Yaprak, Duru tamam mı?'' dedim ama onları yalnız bırakmak doğru bir davranış mıydı emin değildim.
''Ben alırım kendi kahvemi,'' dedi Yaprak sinirle.
''Ben de alırım kendi kahvemi,'' dedi Duru.
''Tamam,'' dedim gülümsemeye çalışarak. ''İkinizin de kendi kahvesini alabileceğine dair inancım tam. Sonuçta ikiniz de yetişkin insanlarsınız, kavga da etmezsiniz inanıyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...