-6-

1.1K 112 10
                                    

Duru ile onun bayıldığı meşhur kahve dükkanı zincirlerinden birine gelmiştik. Bizim eve gelecekti aslında ama son dakika değişikliği oldu. Yol boyu dün geceyi konuşmuştuk her şeyi biliyordu, Deniz hariç. Duru sütün türüne kadar seçip pek de önemsemediğim tuhaf bir kahve adı söyledikten sonra sıra bana gelmişti. Tam söyleyecekken Duru benden önce davrandı ''Orta boy filtre kahve, sade''. Duru'nun aksine her şeyden birkaç tane en'im vardı ve kolay kolay onlardan vazgeçmezdim. Kahve, tatlı, başucu kitabı... Bunlar kendimi bildim bileli aynıydı. 

Siparişlerimizi alıp oturduğumuzda Duru aldığı kurabiyeden kocaman bir ısırık aldı ve bana teklif etti. Yiyemezdim, başkasının ağzını değdirdiği hiçbir şeyi yiyemezdim o da biliyordu. Pislik yapmak hoşuna gidiyordu. Neyse ki canım istemiyordu.

''Şimdi ben hiçbir şey anlamadım Haz. Bu çocuk senden hoşlanmış belli, e o zaman ne diye Yaprak ile nişanlanmayı kabul etti, o an vazgeçebilirdi? Yani hoşlanmış olmalı çünkü kahveyi durup dururken taşırıp kendinle konuşmanı bile sevimli bulmuş. Bu arada o kahveyi sen nasıl taşırdın? Senin bu hayatta yaptığın en iyi şey kahvedir. Bana anlatmadığın bir şeyler mi var, aşık mısın kızım?'' dedi gözlerini kısarak.

Yani küçük ayrıntılar da yok değildi aslında. Deniz gibi, Yaprak'ın üstü kapalı gözdağı vermesi ve bana tuzlu kahve içirmesi gibi ha bir de şey Deniz gibi... Deniz'den bahsetmeyi düşünmüyordum, şimdilik. Bu arada tek özelliğim iyi kahve yapmak değildi, kabul etmiyordum.

''Duru bu kadar işte daha ne olsun? Hem bence sen abartıyorsun, Oğuzhan biraz rahat biri gibi zaten. Hareketlerini yanlış anlamış bile olabiliriz, belki de herkese karşı böyle... Yaprak çok güzel bir kız, beğenmiştir benimle de alay etmek hoşuna gitmiştir. Kahve konusunu kapatabilir miyiz artık!''

Bu arada gerçekten öyle düşünüyordum. Çocuk acayip rahattı ve bence hiçbir kızın ona hayır diyemeyeceğini düşünen zavallı bir egosu vardı. Duru gözlerini abartılı şekilde devirdi.

''Bana hiç öyle gelmedi. Yaprak'a çirkin demedim ama sen de ne olduğunu gör biraz. Yaprak standart güzel diyebileceğim herhangi bir kız ama sen farklı bir güzelsin. Hatırlasana sana okulda Hazel (Heyzıl) diye seslendiğim zamanları... Bizim bölümde olmayan herkes öğrenci değişim programıyla yurtdışından geldiğine emindi. Okan mesela Türkçe konuştuğunda şaşkınlıktan gözleri açık kalakalmıştı. Yazık! Bölümdekiler de annenin yabancı olduğundan emindi, Yaprak teyze çocukları olduğunuzu söyleyene kadar... Yaprak gibi birçoğunu Kordon'da dolaşsam bulurum ama sen...''

Sıkıntı tam olarak buradaydı. Güzellik. Biri benimle güzel, farklı olduğum için ilgilensin istemezdim. Bu şey gibiydi şeker hamurundan bir pastayı sadece farklı ve güzel diye satın almak gibi... Bilirsiniz ama pastayı evinizin bir köşesine koyup seyredemezdiniz, bir süre sonra onu yemeniz gerekirdi ve bu noktada içi önemliydi. Ben şeker hamurlu pasta sevmediğim gibi, birinin de bana şeker hamurlu pasta muamelesi yapması fikrinden hoşlanmazdım. 

''Seninle tartışmayacağım. Tamam, ne düşünürsen düşün ama bu fikirlerini kendine sakla. Ayrıca biri benimle sırf güzelim diye evlensin de istemezdim açıkçası. Herkes halinden memnun bu yüzden sorun yok.''

Duru gerginliğimi anlamıştı ısrar etmedi bu yüzden. Güzellik benim için asla konuşulmaması gereken bir konuydu ama onu kırmak da istemezdim biraz yüzünü güldürme maksadıyla sordum ''Eee yeni bir işe başlamayı düşünmüyor musunuz İsmail Abi'nin İzmir Şubesi Hanım?'' 

Duru kahkaha attı ikimizin de en sevdiği diziydi Leyla ile Mecnun ve Duru gerçekten İsmail Abi ile yarışırdı. Çabuk sıkılıyor ya da kavga ediyordu sonunda işten çıkıyordu. Gülüşlerinin arasında ''Yok Hazel ya, Doruk İstanbul'da ya şimdi ve ben onu gerçekten çok özlüyorum. Bir yıldan daha az bir süre kaldı farkındayım zaten iki ayda bir de geliyor ama işte...'' dedi, kahkhalarının yerini hüzünlü bir gülümseme almıştı.

KÜÇÜK TURUNCU BALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin