Konu nasıl olduysa kapanmıştı. Tunahan'ın canı cevap vermek istememişti ve vermemişti, keyfi bilirdi.
"Çıkmışlardır artık çıkmadılarsa da çıksınlar çok geç oldu yorgunum."
Ben de yorgundum, başım da çok ağrıyordu ama gücenmiştim.
"Sıkıldın değil mi? Keşke sen kalsaydın partide ben takılırdım, kusura bakma."
Ofladı. "Hayır tabi ki sıkılmadım. Eğlendim bile diyebilirim. Bana eski günlerimi anımsattın dahası o kadar anı yaşadım ki seninle, söylememem gereken birçok şeyi söylemiş bulundum."
Kendimi kötü hissetmiştim. Gerçekten. Çünkü o söylediği için çok pişmandı.
"Deşmeyeceğim bu konuyu Tunahan, söz veriyorum. Kimseye de söylemeyeceğim. Hem biliyor musun? Bizim de bir aile geleneğimiz var." dedim eşitlenmek istiyordum.
Konumumuzu Oğuzhan ile paylaşıyordu sanırım ama bir yandan beni dinlediğini biliyordum.
"Harry Potter sever misin? Benim sinemada ilk izlediğim film, bilerek mi izlettiler bilmiyorum tabii de sanmam. Babam götürmüştü beni," gülümsemem buruktu.
"Harry Potter izlemeyen aileden mi sayılmıyor?" dedi muzipçe gülümseyerek. Derdi beni gülümsetmekti.
"Hayır biz Weasley ailesiyiz. Şaka değil, gülme. Gülmesene." Omzuna vurdum çünkü deli gibi gülüyordu.
"Şaka değil mi? Peki gülmüyorum tamam."
Boğazımı temizledim, dik oturdum.
"Ciddi ol, aile geleneğinden bahsediyorum. Önemli."
O da aynen benim gibi dik konuma geçti, kaşlarını çatıp, başını salladı.
"Ne diyordum? Hah, hatırladım. Ben saçlarımdan çok şikayetçiydim herkesinki gibi değildi çünkü. Ya dalga geçilirdi, üzülürdüm. Ya da gereğinden fazla beğenilir ilgi odağı olurdum. Tabii bu da hoşuma gitmezdi çünkü utangaç bir çocuktum."
Yine güldü ve ben yine sinirlendim daha doğrusu sinirlenmeye çalıştım, bir çaba vardı ama başaramadım.
"Tunahan!"
Ellerini teslim olur gibi kaldırdı.
"Ya ne yapayım, senin utangaç olman komik."
"Gördün işte kendin" dedim. "Geriliyorum yeni insanlarla tanışırken. Göz göze bile gelemiyorum. Bir tek sende öyle olmadı."
Saçlarını düzeltip havalı bir biçimde kaşlarını kaldırdı. "Gurur duydum" dedi. "Ama ben senin daha çok insan sevmediğini düşünmüştüm utangaç olduğunu değil." dedi.
Sırıttım, "O da var tabii" derken. "Neyse işte, Harry Potter ile gördüm ki, olabiliyormuş. Bir ailenin tüm üyeleri kızıl olabilirmiş. Üzülmüyordum artık ama saçlarımı da pek sevmiyordum yine de. Babama dedim ki; bunun için mi getirdin beni buraya? Ne için demişti anlamamıştı, biz Weasleylerden miyiz demiştim.''
Tunahan bir masal dinler gibi dinliyordu beni, gülümseyerek... Son cümlemdeyse yine kendini tutamamıştı.
''Yok daha neler!'' dedi, gülerken.
''Gerçekten bak ama dört yaşındayım ne bekliyorsun ki... Babam da hayır demişti. Sadece vizyonda bu film vardı.'' O günler şimdi çok uzaktaydı.
Tunahan kahve kutularımızla oynarken ''Aile geleneğiniz büyücü olmanız mı? Ben hala oradayım.'' dedi.
Gözlerimi devirdim. ''Hayır, aile mirasımız'' dedim, saçlarımı göstererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...