2

1.2K 126 33
                                    

''Bıktım bu söz dinlemez, başına buyruk tavırlarından Hazel. Ukalasın, bencilsin. Yaptığın hareketlerin başını sonunu  düşünmezsin. Gir bir işe çalış derim, yok. Tamam akıllıdır benim kızım vardır bir bildiği diyorum. Ne yapacaksın, ne yapmak istiyorsun diyorum yazı yazacağım diyorsun seni Öztuna Yayıncılık'ın sahiplerinden Tevfik Öztuna'nın eşiyle tanıştırıyorum. Sen ne yapıyorsun? Laflarınla dövdün kadını bir güzel, sonra da yakarak tüy diktin. Beni çıldırtıyorsun gerçekten aklımı yitireceğim artık.''

Pişmandım, kesinlikle pişmandım ama itiraf etmek gibi bir niyetim yoktu. İnanmıyordum çünkü. Annem yazı yazmama burun kıvırarak bakardı bir kere bile okumak istemedi. Güzel, süslü turuncu balığın sadece güzel giyinip arz-ı endam etmesi gerekirdi. Ben varken kim, neden yazılarımı okuyup değer versindi ki? Şimdi tüm bu söylediklerine nasıl inanırdım? Nasıl ikna ederdim kendimi annem evlenmem için değil yazılarımı okutmam için bu kadınla tanıştırdı beni diye?

''Evlenmem için değildi yani?''

''Tanışırdınız önce hemen seni verecek halim yok ya!''

Ne demiştim ben? Annemi iyi tanırdım. İster istemez sinirden güldüm.

''Beni o yüzden süsledin püsledin. Yaprak o yüzden geldi benim olduğum yere, sevgilisinden o yüzden ayrıldı. Yaprak evlensin anne çok da gönüllüydü zaten benim aksime kadının ağzının içine düştü. Bence sen benden umudu kes Yaprak'tan yürü. Yarı dünür olursun.''

Annemin tam anlamıyla çileden çıktığı an bu andı. 

''Hazel sen yarım akıllısın o ideallerinin hiçbiri parasız olmuyor anlamıyor musun kızım? Parasız kimse kimseyi görmüyor. Güçlü olman gerek bunun yolu da paradan geçiyor. Şanslısın, güzelsin istediğini elde etmek için elini uzatman yeter ama sen burnunun dikine gidiyorsun. Hem merak etme Yaprak evlenecek, Selen Hanım sana o kadar sinirlenmiş ki direkt isteyecekler Yaprak'ı aferin.''

Omuz silktim, sinirim hala geçmiş değildi. Bana bakan yalnızca farklı, güzel bir kız görüyorsa görmesindi. Ben Yaprak değildim bundan keyif almaz ancak tiksinirdim. İyi olmuştu beni istemediği daha adımı söyleyemeyen bir kadınla uğraşamayacaktım.

''Güzel sevindim, düğüne gelmek zorunda değilim değil mi?''

''Hazel beni daha fazla çileden çıkarma odana git ve yaptıklarını düşün. Yoruldum gerçekten yoruldum.''

Sevinmiştim açıkçası sonunda beni rahat bırakmıştı. Neyi düşünecektim anlamıyordum ki. Evet kahveyi dökmemeliydim, özellikle küçükken üstüne sıcak su dökülmüş biri olarak nasıl can yakar iyi bilirdim ama gerisinden pişman değildim. Adım doğru söylenmeliydi, herkesin adı doğru söylenmeliydi. O bana Hazal diyorsa ben de ona Selin derdim. Yaşı da bu kadar kompleks yapmasaydı, annem yaşındaki kadına adıyla hitap edecek değildim ya teyzeydi işte.

Odama gidip bilgisayarı açtım bloguma girip yazmak istiyordum. Bilgisayar açılana kadar sandalyemde döndüm. Eskimişti artık açılması bir hayli sürüyordu. Telefonum çaldı. Duru idi.

''Efendim-

''Haz neler oldu anlat çabuk. Bugün bir şey olmuş senin çakma kızıl hikaye paylaşmış son bekar günlerimin tadını çıkarayım diye... Barış ile barışmış olamaz. Ne oluyor? Kesin biliyorsun sen kızım konuşsana!''

''İzin vermedin ki konuşayım Duru. Annem bana görücü getirmiş. Öztuna Yayıncılık'ın ortaklarındanmış, yazılarım basılırmış falan. Beni de biliyorsun, kadın benden vazgeçti Yaprak'ı seçti. Rota yeniden oluşturuldu anlayacağın...''

Duru çığlık atıyordu. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

''Ben Gül Sultan'a boşuna Firdevs Yöreoğlu demiyorum kadın bu işi biliyor. Ne yaptın da mahvettin ya bu ülkenin en çok satan kitapları hep oradan. Yaprak az değildir güzel güzel konuşmuştur sen de dikenlerini çıkarmışsındır tabii.''

KÜÇÜK TURUNCU BALIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin