Kaan Boşnak - Bırakma Kendini
Gecikme için çok özür dileyerek atıyorum. Yorumlarınızı büyük bir keyifle okuyorum. Hatta birkaç kişi var ki özellikle teşekkür etmeyi not aldım bir dahaki bölümlerde bunu yapacağım.
Sizi seviyorum, iyi okumalar :)
''Lavabo,'' diyebildim bir süre sonra güçlükle. Sesim oldukça kısıktı fakat yüzüm kusmak üzere olduğumu belli ediyordu, zaten böyle şeyler ilk önce mideme vururdu. Sesim duyulmadı ama yüzümü fark eden ilk kişi ne zaman oraya geldiğini bile anlamadığım Oğuzhan oldu.
''Bir şey oluyor Hazel'e,'' deyince ürktüm. Sesimi duymayıp, yüzümü fark edecekleri kadar mı kötü duruyordum?
''Ay kusacak galiba,'' diye bağıran Selen Hanım'ın korkulu sesine kendimi toplayınca bir süre gülecektim sanırım.
Duru ile beraber onun yardımıyla bahçeye çıktığımda nefesimi düzenlemeye çalıştım, belki biraz hava alırsam kusmazdım. Ama nafileydi, olan olmuştu.
''İyi misin?'' dedi Duru saçımı düzeltirken. Kafamı salladım ama iyi olup olmadığımdan pek de emin değildim. Yine de dışarısı iyi gelmişti tabii lavaboya gitsem daha iyi olabilirdi. Selen Hanım çimlerin halinden pek de hoşlanmayacaktı.
''Sahilde biraz yürüyelim istersen. Seversin sen denizi,'' dediğinde göz devirdim. Zevzeklik yapsa da fikir iyiydi.
''Haber verelim içeridekilere,'' dediğimde ''Ben söyleyip gelirim, sen yürü. Yetişirim sana,'' dedi.
Omuz silktim bana göre hava hoştu.
Biraz ileride deminki köpeği görünce adımlarımı ona doğru yönelttim.
''N'apıyorsun sen? Merhaba,'' dedim gülerek. İlgi delisiydi ve bence çok açtı. Sırnaşmasına gülümsedim, iki saniyede nerede ve nasıl olduğumu unutmuştum. Ona bir şeyler almalıydım ama yanımda hiç para yoktu. Ne yapacağımı da bilmiyordum, burası bizim mahalle değildi ki hatta burası herhangi bir mahalle değildi burası bir siteydi. Öncelikle siteden çıkmalıydım.
Yürüdüm. Yürüdükçe peşimden gelen güzellikle de keyiflendim. Duru'nun attığı mesajla ona haber vermediğimi hatırladım, sahile gidecektim ama son dakika değişen fikrimden haberi yoktu tabii ki. Hemen konum atıp yürümeye devam ettim.
Telefonum çaldığında beni arayan, her şeyden habersiz Deniz ile suratım asılır gibi olduysa da arayan O olduğu için mutluydum.
''Deniz,'' dedim açar açmaz, böyle açmamı seviyordu.
''Hazel,'' dedi neşeyle.
''Hayırdır,'' dedim. ''Mutlu gibisin?''
''Gibisi fazla. Mutluyum. Angarya işlerden kurtuldum. Dizi iyi gidiyor, reytingler güzel. Stok bölümlerimiz var, ekip iyi anlaşıyor. Bu da demek oluyor ki benlik bir şey kalmadı. Tabii amcam yine saçma sapan işleri paslamazsa... Hayır yani ben sinema televizyon okudum, tamam yardımcı yönetmenlik de yapıyorum ara sıra sette o açıdan iyi oluyor ama yapımda çalışıp yardımcı yönetmenlik yapınca pek kimse ciddiye almıyor. Ne olduğum belli olsa bu sorun da kalkacak ama şimdi daha çok stajyer muamelesi görüyorum. Hallederiz ya, halledilir yani bence. Yönetmenle de iyi anlaştık, dijitale çekeceği işte onunla çalışmamı istiyor ama amcamı yüzüstü bırakmak istemiyorum, ikna edersek tamam. Of çok konuştum. Sen n'apıyorsun? Müsait miydin?''
Deniz pek o kadar uzun cümleler kuran biri değildir. En azından tanıdığım kadarıyla... Öyledir diyebilirim. Ama belli ki mutluydu. Yönetmenlik yapmak istediğini biliyordum, birkaç kez bahsetmişti ama gerçekten Türkiye çapında tanınan bir yönetmenle çalışma teklifi almıştı. Heyecanlıydı, soluksuz konuşması en çok da bundandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK TURUNCU BALIK
RomanceŞu zamana kadar annesi ne derse onu yapan, devamlı kuzeniyle yarıştırılan bir genç kızın istekleri yavaş yavaş gerçekleşir. Tabii bu esnada blog üzerinden yazısına yorum yapıp onu sosyal medya üzerinden bulan biriyle hayatına renk gelir. Çünkü Hazel...