3- Yankı, geri döndü

1.2K 42 7
                                    

Günlerim bu küçük şehirde geçerken Aslı'nın bana önerdiği evden makale yazma işine girmiştim. Özellikle ingilizce makalelerin iyi getirisi oluyordu. Elimdeki para suyunu çekmeden bu işi bulduğum için şanslıydım. Ama henüz bir ev bulma girişimine kalkışmamıştım. Fazlasıyla insanın yaşadığı bir pansiyon daha güvende hissetmemi sağlıyordu.

Bugünkü son makalemi de tamamlayıp şirketin e postasına gönderdikten sonra Aslı'nın bilgisayarını ona geri vermek için odadan çıktım. Zemin kata indiğimde resepsiyonda değildi. Terasa dönüp kısa bir göz gezdirdim. Tam onu aramaktan vazgeçecektim ki, elindeki tepsiyle masalardan birine doğru yürüdüğünü fark ettim. Yankı ve Yavuz amca birkaç gündür ortalıkta yoktu. Tüm işler Aslı'nın üzerine kalmıştı. Aslı'nın söylediğine göre balığa çıkmışlardı. Hem balıkçılıkla hem de bu küçük pansiyonun getirisiyle geçiniyorlardı.

Elimdeki bilgisayarı tezgahın arkasına koyup adımlarımı terasa çevirdim. Terasın ortasında çatırdayan sobaya yaklaştım ve avuçlarımı ısıtmaya başladım.

"Üşüdün mü?" Hadi elin bir iş tutsun da ısınırsın." deyip elindeki tepsiyi elime tutuşturan Aslı'dan başkası değildi. İtiraz etmeden elimdeki boş tepsiyle birlikte onun peşine düştüm. Mutfağa girdiğimizde siparişleri Sevgi ve Aslan'a iletti. Sevgi ve Aslan bu mutfaktan çıkan tüm lezzetli yemeklerin baş kahramanıydılar. Bir de Yunus usta vardı. Ama o sadece pazar günleri geliyordu.

"N'aber Gece?" Sevgi'nin sorusuna karşılık yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirdim.

"İyiyim ne olsun işte. Çalıştırılıyoruz. Senden n'aber?" diye karşılık verdim.

Sevgi'ye cevap verme fırsatı tanımayan kişi Aslı'ydı.

"Alındım, gücendim valla. Ben ısın diye şey etmiştim." Aslı'nın hain kahkahasına karşılık omzumu omzuna vurdurdum

"Seni sevmesem bunu sana ödetirdim." dedim, kahkahasına katılarak.

"Ha bu arada Gece..." Sevgi söylemiyle birlikte arka tarafa gidip elinde kırmızı bir zarfla geri döndü. "Bu senin." dedi.

Zarfı elinden alıp tedirgin bir şekilde açtım. Gördüğüm yazılarla birlikte derin bir nefes aldım.

"Demek evleniyorsunuz? Tebrik ederim. Çok mutlu olun." deyip sarıldım, Sevgi'ye.

Sevgi, geri çekildiğinde "Kesin geliyorsun. Gelmezsen vallahi darılırım." dedi.

"Aa gelmez mi canım? Ben kulağından çeke çeke getiririm." diye araya girdi, Aslı.

"Emir büyük yerden..." deyip gülümsedim.

Bana onlardan biriymişim gibi hissettirmeleri içimi ısıtıyordu. İlk defa kendimi bir yere ait hissediyordum. İlk defa varlığım yük değildi.

Aslan'ı da tebrik ettikten sonra siparişleri alarak Aslı'yla beraber çıktık, mutfaktan. Siparişleri bıraktıktan sonra boş masalardan birine oturduk. Elimizdeki boş tepsileri iç içe geçirip masanın kenarına iteledik.

"Akşamüstü çok güzel oluyor, burası." dedim, yüzümü manzaraya çevirerek. Sonra gözlerim istemsizce liman sahasına indi. Neden hala dönmemişlerdi?

Beni cevabı olmayan sorumla cebelleşmekten Aslı kurtardı.

"Manzarayı ne yapayım, bu yaştan sonra? Yeterince izledim. Bana koca yüzü lazım." dedi, kıkırdayarak.

"Boş ver, ne yapacaksın, kocayı? Mis gibi yaşa tek başına." dedim, ciddiyetle.

"Öyle deme. İnsan iki güzel söz duymak istiyor. Erkeğine göz süzmek istiyor. Cilve istiyor. Onu istiyor. Bunu istiyor. Anla, işte. Konuşturtma beni." dediğinde kahkaha attım.

"Seks yapmadan da yaşayabilirsin." dedim, açık sözlülükle.

"Alçalt, sesini. Ayıp ya duyacaklar."

"Tamam, tamam bir şey demedim." deyip ellerimi bir suçlu gibi havaya kaldırdım. Sonra ellerimi masaya koyup yüzümü ona doğru yaklaştırdım.

"Bir şey soracağım. Ama hemen yanlış anlamak yok."

"Sor da bakarız." dedi, göz kırpıp.

"Yankı kaç yaşında?"

Gözlerine muzip bir ifade yansıdı.

"39 yaşında benim aslan kardeşim." dedi, kıkırdayarak.

"Ne?" Ağzımdan çıkan şaşkınlığa engel olamamıştım. Beklediğimden daha büyüktü. Çok büyüktü.

"Yaşını göstermiyor sonuçta. Sen orasına bak." dedi, hain bir şekilde gülerek.

"Acaba ona abi falan demiyorum diye kızıyor mudur, bana? Ayıp mı ediyorum sence?" diye sorduğumda Aslı bir kahkaha daha attı.

"Ne ayıbı ya? Ayıp yatakta olur. Hem öğretmediler mi sana? Abi deme, lazım olur diye." Göz kırpıp masadan kalktı. "Şu masaya bakıp geliyorum." diyerek yanımdan ayrıldı.

Kollarımı göğsümde birleştirip yeniden limana doğru baktım. Liman sahasında onu görmemle yüzüme yayılan gülümseme bir olmuştu. Özlemiş miydim? Bir müddet güneşin altında parlayan kumral saçlarını izledim. Tekneden çektiği halatları kıyıdaki demirlere bağlarken oldukça ciddi görünüyordu. Babasının yanına gelip bir şeyler söylemesine karşın gülümsedi. Çok güzel gülümsüyordu. Ben de gülümsedim.

İçimde bir ses yankılandı.

Yankı, geri döndü.

Gece ve YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin