28- Ev arkadaşı

432 35 7
                                    

Sırt çantamla girdiğim odadan sırt çantamla çıkıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sırt çantamla girdiğim odadan sırt çantamla çıkıyordum. Buradayken aldığım çoğu eşyayı odada bırakmıştım. Kimseye görünmek istemiyordum. Öyle de olmuştu.  Pansiyonun kapısından çıkarken dönüp ardıma bakmadım. Bir kere baksam yüz kere geri dönerdim. Dönmedim.

Gözyaşlarım kuruyup yüzüme yapışkan sert bir his bırakmıştı. Bir taksi bulana kadar yürüdüm. Elim alışkanlıkla boynumdaki pusulaya gitti. Onu ardımda bırakamamıştım. Hala inatla pusulama tutunuyordum. Oysaki pusulam beni yarı yolda bırakmıştı. Nereye savrulursam savrulayım hep köksüz kalacaktım. Benim bir yönüm yoktu. Benim pusulam en başından bozuktu. Ben bozuktum.

Kalbim beni aklıma ilk gelen kişiye götürmüştü. At çiftliğine geldiğimde taksinin ücretini ödeyip tedirgin adımlarla kulübe görünümlü kafeye doğru ilerledim. İçimde defalarca vazgeçme isteği uyansa da bana tek yardım edebilecek kişinin Melih olduğunu biliyordum. Mantığım ve kalbim birlik olduğunda kulübenin kapısından içeriye girdim.

Melih'in sırtı bana dönükken kapı gıcırtısını işitmiş olacak ki, bedenini bana doğru döndü.

"Gece..." dedi, kollarını açıp üzerime doğru gelirken.

Kollarımı beline dolayıp beni sarmalamasına izin verdim. İçimde koskocaman bir ağlama isteği patlak verirken yutkunarak o isteği geldiği yere gönderdim.

Şu kısacık anda neden hep bir erkeğe sığınma ihtiyacı duyduğumu sorguladım. Aslında sorumun cevabı çok basitti. Babası tarafından sevilmeyen her küçük kız gibi bir erkeğin şefkatine ihtiyaç duyuyordum.

Ben o kızdım.

Bir erkek tarafından sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek isteyen hatta çocuğumun o adam tarafından nasıl sevildiğine şahit olmak isteyen kızdım.

İçimde yaraları hiç kapanmayan babasız büyüyen küçük kıza bunu bir borç biliyordum. Biz sevilecektik. Sevilmeliydik.

Çünkü bizde hak ediyorduk. Sevilmek en çok bizim hakkımızdı.

Sarılmamız sonlandığında ikimizde aynı anda geri çekildik.

"Hoş geldin." dedi, Melih sıcacık bir ifadeyle gülümseyerek.

Gülümsemek istedim. Ancak başaramadım.

"Kalacak bir yere ihtiyacım var." dedim, lafı dolandırmadan.

"Ne oldu?" dedi, kolunu belime sarıp beni verandaya doğru yönlendirirken. "Pansiyonda bir sorun mu çıktı?"

"İnan anlatacak gücüm yok. Sadece dinlenmek istiyorum. Sonsuza dek..." deyip bulduğum ilk sandalyeye bıraktım, kendimi.

Melih bir sandalye çekip yanıma oturduğunda ben gölün durgun suyunu izliyordum.

"Ev arkadaşım olmak ister misin?"

Gece ve YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin