Bir kız vardı.
Eskilerde kalan ama eskimeyen...
İçimdeki boşlukta benimle birlikte büyüyen...
Kanatları vardı. Gökler onundu. Hayalleri vardı. Tüm evren onundu. Fotoğraf makinesi vardı. Tüm güzel manzaralar onundu. Biz o kızla birlikte büyümüştük. Kanatları kanatlarım olmuştu. Hayalleri benim hayallerimdi. Biz birdik. Hep el eleydik. Bizim bizden başka kimimiz vardı?
Şimdi o korkusuz kız, benimle birlikte korkuyordu. Biz Yankı'yı kaybetmekten korkuyorduk. Sahi nasıl vazgeçerdik, ondan? Bir vazgeçiş mümkün müydü? Bu güvenli limandan ayrılmak mümkün müydü?
Boynuma bir kolye gibi astığım pusulamı yokladım. Hala buradaydı. Sıkı sıkı tutundum, pusulama.
Ne olur, bozulma?
İçimden yalvardım. Pusulam bozulursa biz biterdik.
"Sana bir soru sordum, Gece?" Yankı, üsteledi.
Yavaşça sandalyemi ittirip ayaklandım. Aslı'nın arkasından dolanıp Yankı'nın karşısına dikildim.
"Anlatamam. Gücüm yok." diye fısıldadım, en düşük sesimle.
"Neyi anlatamazsın, Gece? Neyi?" derken yükselmişti, sesi.
Kızgın mıydı? Gözlerine baktım. Konuşmamızın ne kadarını duymuştu? Gözlerinden okumaya çalıştım.
"Ben..." dedim, cümlemin gerisini getiremedim.
"Kızın üzerine gitme." diyerek araya girdi, Aslı. "Hadi ikinizde şöyle karşıma oturun."
"Sen karışma, Aslı." Yankı, ablasını parmağıyla ikaz edip tekrar bana döndü.
"Gel, benimle." Bileğimi yakalayarak beni sürüklemeye başladı. Pansiyondan çıkıp uzun bir yürüyüşün ardından sahile indik. Denizin kenarında büyükçe bir taşın önünde durduk.
"Otur." diye emretti, taşı kastederek. Hiçbir itirazda bulunmayıp taşın üzerine bağdaş kurarak oturdum. Yankı, yanımdaki boşluğa oturup yüzünü bana döndü.
"Bana Uras'ı anlat." dedi, soğuk bir sesle.
Duymuştu. İçimi derin bir korku kapladı.
Ne olur benden gitme, Yankı...
"Eski sevgilim..." diyebildim, sadece.
"Ekmek kapımı açtığım adam senin eski sevgilin ve sen benden gizledin. Neden?" diye sordu. Hala sesi soğuktu. Kalbimi üşütecek kadar soğuk...
"Evet." dedim, fısıltıyla. Yüzümü denize doğru çevirdim.
"Yüzüme bak." diye bağırdı. "Yüzüme bak, Gece. Bir daha uyarmayacağım."
Çaresizce gözlerine baktım. Kızgın görünüyordu.
"Anlat. Başka ne var?" derken eliyle kısa bir anlığına yüzünü ovuşturup bıraktı.
"Düğün salonunu o yaktı." dedim. Gözlerimi ondan çekmek istesem de çekemedim.
"Sikeyim yapacağın işi!" Bağırarak ayaklandı. Sırtını bana dönüp denize doğru ilerledi.
Bir anda "Aslı!" dedi, öfke içinde bana dönerek.
"Aslı'yı o adam mı kaçırdı?" Üzerime doğru gelerek tam tepemde dikildi. Başımla onun sorusunu onaylarken karşısında ufacık kaldığımı hissettim.
"Ulan! Ben o iti bağırta bağırta karadenizde sikmezsem gel de suratıma tükür." dediğinde bana yeniden sırtını dönmüştü.
"O ölmüş." dedim, bir şey söyleme gereği duyarak. Omzunun üzerinden bana doğru bakıp gözlerini kıstı.
"Neden bana anlatmadın? Neden Gece? Neden?" Sesi gittikçe küçüldü. Yeniden üzerime gelip kollarımı kavradı. Beni hafifçe sarstı.
"Bu kadar mı korktun, benden? Böyle bir adam mıyım lan ben senin gözünde?" Sertçe yutkundu. Gözleri kızarmıştı. "Ben sana inanmayacak bir adam mıyım? Ben seni yarı yolda bırakacak bir adam mıyım?" Kollarımı serbest bırakıp bir adım geri çekildi.
"Yankı..." Ayağa kalkıp ellerine sıkı sıkı tutundum. "Korktum." dedim, çaresizce. "Korkağın tekiyim, ben." Ellerim ellerini tutmayı bırakıp onun yanaklarına asıldı.
"Ben senin güvenli limanından savrulup gitmekten çok korktum. Pusulamın bozulmasından çok korktum."
Yanaklarına tutunan ellerimi ittirip geri çekildi. "Pusulana bak." dedi, sertçe.
Titreyen ellerimle pusulamı kavradım. Kısa bir an yutkunup pusulanın kapağını açtım.
"Çalışıyor mu?" diye sordu, Yankı.
Gözlerimden akan yaşlar eşliğinde gözlerimi onun yeşillerine kaldırdım. Yankı'nın görüntüsü bulanıktı.
"Çalışıyor." dedim, sevinçle harmalanmış bir afallamanın eşiğinde.
"Öyleyse korkma." dediğinde bir kez daha afalladım. Elleri yanaklarımı bulup gözyaşlarımı temizledi. Bir elini enseme bastırıp başımı göğsüne çekiverdi.
"Ağlaman bitene kadar buradasın." dedi.
"Özür dilerim, Yankı." Göğsünde mırıldandım. "Sustuğum için özür dilerim."
"Ben seni yarı yolda bırakmam, yavrum. Sen yeter ki benden çekinme. Bana her şeyi anlatabileceğini bil." Sesi kalbime pamuk tarlaları ekti.
"Sen gerçek misin?" diye sordum, çocuksu bir sesle.
Başımın hemen üzerine değen çenesinin genişlediğini hissettiğimde gülümsediğini anlamıştım. "Gerçeğim." dedi, saçlarıma küçük ve masum bir öpücük bırakırken.
Bazı adamlar böyleydi, işte. Yankı gibiydi. Seni dinlerdi. Seni anlardı. Kırılsa bile senin kırgınlığının üzerine kendi kırgınlığını koymazdı. Kendini unutur. Sadece seni onarmak için uğraşırdı.
Bazı adamlar böyleydi, işte. Seni yargılamazdı. Daima dinlerdi.
Bazı adamlar Yankı gibiydi.
☆Kalbinize dokunması ümidiyle...
☆Yıldızı parlatmayı unutmayın.
☆Sağlıkla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece ve Yankı
General FictionYüzüme düşen bir tutam saç onun yumuşak dokunuşları arasında kulağımın arkasına yerleşti. Benden sakındığı şefkatini nasıl da özlemiştim. "Ben sana yaramam be kızım!" dedi, iç çekerek. "Yaramıştın." dedim, sertçe. "Sen bana yaramıştın." Gözlerim onu...