11- Güneş'i yitirilen gezegen

669 27 0
                                    

☆Bu bölüm önce Gece'nin, sonra da Yankı'nın anlatımıyla yazılmıştır. İyi okumalar.

Odama girip kapıyı kapatmadan içeriye doğru süzüldüm. Yankı'nın adım seslerini işitebiliyordum. Odanın ortasında durup derin nefesler almaya çalışırken kapının sert bir şekilde çarptığını duydum. Yankı, kapıyı arkamızdan kapatmış olmalıydı. Evet, şimdi az önceki cesur kızı yeniden diriltme vaktiydi. Yapabilirdim. Son kez derin bir nefes çekip yavaşça bedenimi ona doğru döndüm. Sırtını kapıya yaslamıştı. Elindeki fotoğraf makinesini bana doğru salladı.

"Bekliyorum." dedi, ciddi bir ifadeyle.

Gözlerimi devirip sweatimi iki elimle yakamdan kavrayıp zahmetsizce çıkardım. İçime giydiğim beyaz dantelli bralete neredeyse şükredecektim. Sweatimi hemen sol tarafımda kalan sandalyeye fırlatıp onun gözlerine korkusuzca meydan okudum.

Yankı'nın gözleri braletimin bıraktığı dekolteden boynuma boynumdan da dudaklarıma doğru bir yol çizdi. Son durağı gözlerim olurken içli bir nefes çektim. İçimde heyecandan ölmek üzere olan bir kız çocuğu vardı. Dışım ise o kız çocuğunun aksine oldukça soğukkanlıydı. Kendimi bu konudaki başarımdan ötürü tebrik etmeyi sonraya erteledim.

"Pantolon..." dedi, gözleriyle eşofman altımı işaret ederken.

Ellerimi eşofman altımın bağcıklarına götürdüm. Belimi saran bağcığı çözüp eşofmanı zorlanmadan bacaklarımdan çıkardım. Eşofman altımı da sandalyenin üzerine uğurladıktan sonra yeniden Yankı'nın gözlerine baktım. Onun gözleri en mahrem yerlerimi teğet geçip benim gözlerime ancak ulaşabildi.

"Yatağa otur." diye emrettiğinde itiraz etmeden yatağın ayak uçlarına kalçalarımı bıraktım. Avuçlarımı iki yandan yatağa yerleştirerek göğüslerimi dikleştirdim.

"Güzel." diye söylendi, Yankı. Bana değil de daha çok kendi kendine söyler gibiydi. Sırtını kapıdan koparıp karşıma dikildi. Fotoğraf makinesini iki eliyle kavrayıp işaret parmağını makinenin üzerindeki tuşa koydu. Makineyi tek gözüne yaklaştırırken bir dizini aynı hızla yere koydu. "Çekiyorum." dediği anda tuşa bastı. Flaş ışığı gözlerimi alırken suratımı buruşturdum. Fotoğraf çekmeyi ne kadar seviyorsam flaş ışığından da o kadar nefret ediyordum.

"Oldu mu?" diye sinirle söylenip gözlerimi ovuşturdum.

Yankı'dan bir ses gelmeyince gözlerimi ovuşturmayı sonlandırıp ona doğru baktım. Az önce diz çöktüğü yerden ayaklanmıştı ve elindeki çıplak fotoğrafımı inceleniyordu.

"Yalnız ben buradayım." dedim, küçük ve tatlı bir sitemde bulunarak.

Yankı makineyi tek eline alıp bedeninin yanına doğru sarkıtırken diğer eliyle yüzünü ovuşturdu.

"Sırf fotoğrafımı silmemek için girdiğin şekle bak." diye homurdandı.

"Ne varmış şeklimde? Taş gibi kızım." deyip bacak bacak üstüne attım. "Hiç mi çıplak insan görmedin?"

Tekrar yüzünü ovuşturup soruma cevap vermekten kaçındı. "Bakmak ister misin?" deyip elindeki makineyi bana doğru uzattı. Makineyi havada kapıp hemen çektiği fotoğrafa girdim. Ağzım şaşkınlıkla aralanırken öte yandan da mutlu hissetmiştim.

"Ama..." dedim, duraksayıp gözlerimi ona doğru kaldırırken. "Yüzümü çekmemişsin."

"Gerek duymadım. Böyle iyi." deyip geçiştirdi, beni.

Aptal gibi sırıtıp fotoğrafa bir kez daha baktım.

"Çok güzel..." diye fısıldadım, kendi kendime. "Saklayacak mısın, bunu?" Yeniden ona doğru bakışlarımı kaldırdım. Fotoğraf makinesini elimden alıp saçlarını özensiz bir şekilde karıştırdı.

Gece ve YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin