16- Pusula

585 25 7
                                    

☆Bu hikayenin pusulası en başından bozuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu hikayenin pusulası en başından bozuk...

"Gece Aladağ olmayı kabul ediyor musun?" diye sordu, yüzlerimiz arasındaki mesafeyi inatla bozmadan.

"Tüm kalbimle ediyorum." dedim, bir an bile düşünmeden.

"Bende bir ömrümü sana adayacağıma söz veriyorum." dediğinde alınlarımız birbirine değdi.

"Biz şimdi evlendik mi gerçekten?" diye sordum, çocuksu bir şekilde.

Yüzünde bir gülümseme belirirken alnını alnımın üzerinde sağa ve sola doğru bastırarak birkaç kez sürttü.

"Eğer kaptanın kayıt defterine not edersem ve bununla başvuru yaparsak ancak o zaman nikah resmileşir." dedi, alnını alnımdan koparıp.

"Ne duruyorsun? Öyleyse kaydet." dedim, bileklerimi ellerinden kurtarıp onun koluna girerken.

"Dur." dedi, onu sürüklememe müsaade etmeyip. "Bak, Gece." Kolumu tereddütle kavradı. "Seni üzmek istemiyorum. Ama bu nikah bir oyundu. Buna artık bir son vermeliyiz. Biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Ama sadece not edeceğiz. Söz hiçbir yere başvurmayız. Benden bir hatıra olarak defterinde kalsın. Olmaz mı?" diye sordum, beklenti içinde.

Yüzündeki kaslar yumuşadı. "Gel benimle." deyip sol bileğimi kavradı. Yankı'nın adımlarına ayak uydurdum. Kaptan köşküne girdiğimizde sediri bir sandık gibi kaldırıp altındaki merdivenli gizli geçidi ortaya çıkardı.

"Önden ben ineceğim. Işıkları açınca sende gelirsin. Tamam mı?" diye sorduğunda gözlerimle onu onayladım.

Yankı merdivenden aşağıya iner inmez ışıkları açmıştı. Işıkların açılmasıyla merdivenin kenarına tutuna tutuna aşağıya doğru indim. Son basamaklara ulaştığımda Yankı beni karnımdan yakalayıp zemine yavaşça bıraktı.

Gözlerim etrafı merak içinde taramaya başladı. Küçük yuvarlak pencerelerden denizin altı görünüyordu. Resmen denizin içinde gibiydik. Köşede küçük bir çalışma masası vardı. Merdivenin arkasında kalan küçük alanda iki kişilik siyah renkte deri bir kanepe vardı. Merdivenin ön tarafında ise neredeyse minyatür denilebilecek bir mutfak vardı. Gözlerim son durağa -Yankı'ya- ulaştığında kocaman gülümsedim.

"Burası çok şirinmiş." deyiverdim.

"Gel." deyip bileğimi yeniden yakaladı. Az önce merdivenlere tutunduğum için avuçlarım biraz sızlamaya başlamıştı. Ancak bu küçük sızlamaları hissetmezden geldim. Köşedeki masaya ulaştığımızda masanın üzerinde duran tahtadan kapağı olan defteri açarak kalemlikten aldığı kalemi elime tutuşturup bileğimi serbest bıraktı.

"Sen yaz." dedi, gözleriyle defteri işaret edip.

Gülümsedim ve kalemi üç parmağımla kavrayarak deftere doğru eğildim.

Gece ve YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin