Saymaktan yorulduğum günler, haftalara dönüşmüştü. Neredeyse bir aydır çiftlikteydim. Melih'e hem kulübede hem de atları yemlemede yardımcı oluyordum. Birkaç kere atları yıkadığım ve fırçaladığım da olmuştu. Gece ve Yankı'yı her gördüğümde sızlayan kalbimi görmezden gelmeyi başarmıştım.
Melih'in tek katlı evinin sürgülü cam kapısını açıp yeşil çimenlerin üzerine doğru çıplak ayak ilerledim. Evin arka bahçesi yeşil yapraklı çitlerle sarılmıştı. Bahçenin en ucundaki ceviz ağacı her sabah bana göz kırpıyordu. Yankı'nın göğsümde ağladığı gece de bir ceviz ağacının altındaydık. Herşey de ondan bir parça buluyordum.
Ağacın eteklerine oturup sırtımı gövdesine yasladım. Gözlerimi kapatıp rüzgarın yapraklara bıraktığı hışırtıyı dinledim. Başımın üzerine düşen sertlikle gözlerimi araladım. Kucağıma düşen cevizi avuçlayıp kenara bıraktım.
"Gece..." Evin cam kapısının önünden bana seslenen kişi Alaz'dı. Melih'in patronunun küçük oğluydu. Henüz 5 yaşındaydı.
"Gelsene Alaz." dedim, elimle gelmesi için işaret yaparken.
"Ayaklarım çıplak." dedi, küçücük sesini bana duyurmaya çalışıp.
Israr etmeyerek ayaklandım ve onun yanına doğru yürüdüm.
"Ben at binmek istiyorum, Gece." dedi, elimi tutup beni içeri doğru sürüklerken.
Bana yaşıtıymışım gibi seslenmesi hoşuma gidiyordu. Bu yüzden ona abla demesi için bir baskı yapmıyordum.
"Gideriz. Ama önce ayakkabılarımızı giyelim." dedim ve bu defa ben onu sürüklemeye başladım. Ayakkabılıktan ayakkabılarımızı aldık. Önce Alaz'ın ayakkabılarını giydirdim. Ardından kendi ayakkabılarımı giydiğimde evden çıkmıştık. Biraz yürüdükten sonra çiftlikteydik. Melih kulübede olmalıydı. Ona uğramayı es geçip Alaz'ı atının bulunduğu ahıra götürdüm. Alaz'ın yaşına hiçte uygun olmayan dev atının adı Özgür'dü. Atının rengi kahverengiydi. Yüzünde beyaz ince bir çizgisi vardı. Özgür'ü eyerleyip ahırdan çıkardım. Çitlerle çevrili at binme alanına doğru gittik. Alana geldiğimizde Alaz'ı atına bindirip atın yularını bir elime sardım. Atı yavaş bir ritimle yürütüyordum. Alaz ne kadar hızlı gitmek istese de bunun için henüz çok küçüktü.
"Gece!" Arkamdan gelen kadın sesi Aslı'dan başkasına ait değildi.
Kalbim büyük bir hızla atarken yuları bırakmadan bana doğru gelen Aslı'ya döndüm. Yanıma ulaştığında kolumu çimdikleyip adeta tükürüklerini yüzüme saçarak sitem içinde çemkirdi.
"Ben senin ağzına tüküreyim. Ne demek veda etmeden ortadan kaybolmak? Kardeşimin itliğinin biletini bana mı kesiyorsun?"
Yankı, bana söylediklerini ona anlatmış olmalıydı. Atın yularını bırakıp sızlayan kolumu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece ve Yankı
General FictionYüzüme düşen bir tutam saç onun yumuşak dokunuşları arasında kulağımın arkasına yerleşti. Benden sakındığı şefkatini nasıl da özlemiştim. "Ben sana yaramam be kızım!" dedi, iç çekerek. "Yaramıştın." dedim, sertçe. "Sen bana yaramıştın." Gözlerim onu...