20- Aslı

319 16 2
                                    

Merhabalar, uzun zaman oldu. Bölüme geçmeden önce Uras karakterini hikayeden çıkardığımı bilmenizi istiyorum. Ukrayna'daki durumdan ötürü hikayenin ülkeyle bağını koparmak adına hikayeye yeni bir yol çiziyorum. Umarım yolumuz güzel olur. Sevgiler...☆

Yankı, Aslı'nın yaşadığı haberini vermek üzere eve babasının yanına gitmişti. Yavuz amcaya kalp ilaçlarını verecek ve onu fazla heyecanlandırmadan buraya getirmeye çalışacaktı.

Aslı, tam karşımda oturuyordu. Gözlerim onun gerçekliğini anlamakta zorlanıyordu. Defalarca gözlerimi kapatıp açtım.

"Gerçeğim, gerçek..." deyip güldü, Aslı. Bende ona gülümsedim.

Aslı, bize olanları anlatmayı ertelemişti. Yankı ne kadar ısrar etse de sonra diyerek geçiştirdi, kardeşini.

"Neler oldu, Aslı?" diye sordum, anlatmasını umut ederek. Aslı sandalyesinden kalkıp yanımdaki sandalyeye oturdu. Beni kollarının arasına alarak bir anne şefkatiyle beni sarıp sarmaladı.

"Her şeyi biliyorum, kuzum." dedi, fısıltıyla. "Anna, bana her şeyi anlattı."

"Anna mı?" Şaşkınlık içinde kollarının arasından çıktım.

"Evet. Senin şu manyak eski sevgilin beni alıkoyunca Anna kurtardı, beni." dediğinde utançla gözlerimi ondan çektim.

"Sen hayırdır!" Aslı, tek eliyle çenemi yakalayıp yüzümü ona kaldırmamı sağladı. "Burada utanacak biri varsa sen değilsin. Uras ve Uras gibi manyaklar utanmalı. Rezil herif!"

"Başına gelenler için özür dilerim, Aslı. Ben buraya gelmesem hiçbiri senin başına gelmeyecekti." deyip ellerini avuçlarımın arasına aldım.

"Ne özrü kız? Bana da iki macera oldu." deyip neşeyle kıkırdadı. Onun hayat dolu oluşu bana ilham veriyordu. Pozitifliği karanlığıma ışık oluyordu.

"Peki, neler oldu? Uras, nerede?" diye sordum, istemeye istemeye.

"Nerede olacak? Cehennem çukurlarında cayır cayır yanıyor." dediğinde anlamaz bir ifadeyle ona bakıyordum.

"Ya hu geberdi işte! Anlasana." diye devam etti, beni aydınlatmak adına.

Duyduğum cümle karşısında ne bir üzüntü ne de bir sevinç hissettim. Ne tepki vereceğimi kestiremiyordum.

"Kız!" Aslı, kolumu birkaç kez dürttü. "Kalkıp zil takta oyna. Dünya bir şerefsizden daha kurtuldu."

"Onun için tek bir kalça bile savurmam. İsraf!" deyip omuz silktim.

"Görmeliydin!" deyip heyecanla anlatmaya başladı, Aslı. "Anna depoya girdiğinde çatıdan iple iki adam aşağıya şak diye inmesin mi? Tabi, benim yürek ağzımda atıyor. Uras'ın götü tutuştu. Bunlar Uras'ı tuttular ama zaptedemediler. Uras kaçmayı denerken Anna yüz kere onu ikaz etti. Ama o manyak dinler mi? Kapıdan çıktığı anda kendi koyduğu mayına bastı, salak!" Aslı son cümlesini tamamladığında kıkırdıyordu.

"Hiç mi korkmadın?" dedim, onun neşesine hayret ederek.

"Ay, aman ne korkacağım ya? Canımı veren Allah, yine alacak olan Allah!" dedi, umarsızca.

"Kahveler geldi." Aslan, elindeki fincanları masamıza bırakıp hemen başka bir masayla ilgilenmeye gitti. Bugün pazar olduğu için oldukça yoğun geçiyordu.

"Bir fal bakarsın artık?" dedim, konuyu dağıtmaya çalışarak.

"Ben baktım, senin falına." deyip kahvesini höpürdeterek yudumladı. "Kumral, yeşil gözlü bir adam var."

"Aslı ya!" Küçük bir sitem savurdum.

"Ne var canım? Allah Allah! Sen bakmamı söyledin." deyip birden fincanı masanın üzerine tak diye bıraktı. "Bir dakika, bir dakika!" dedi, gözlerini kısıp şüpheyle bana bakarken. "Siz ikiniz pazar pazar ve başbaşa nereden geliyordunuz?"

Sesli bir şekilde yutkundum. "Hiç..." deyip yüzümü liman manzarasına doğru çevirdim.

"Aslan'a sorarım." dediğinde telaşla ona döndüm.

"Tamam, tamam." dedim, pes ederek. "At çiftliğindeydik."

"Oha! Atıyorsun!" dediğinde sesinin ayarı kaçmıştı.

"Sessiz olsana biraz." deyip uyardım, onu.

"Ayol, heyecanlandım. Öyle dan diye söylenir mi?" diye sitem etti, Aslı.

"Abartmayalım. Sadece at bindik." dedim, kayıtsız görünmeye çalışarak.

"Sen onu benim buruşuk popoma anlat. Seni yalnız gitmeyi sevdiği yere resmen yanında götürmüş." dediğinde yanaklarıma ateşler sağlı sollu girişti.

"Yapma, Aslı. Zaten olanları öğrenince bir daha suratıma bakmayacak." dedim, mırıltıyla.

"Nereye bakmıyor? Benim kardeşim aksine seni kanatlarının altına alır." dedi, emin bir sesle.

"Alamaz. Bilmiyorsun. Sen yokken Uras buraya geldi. Hatta kısa bir süre serada çalıştı. Ve ben Yankı'ya hiçbir şey söyleyemedim. Anlatamadım. Sustum." Çaresizce saçlarımı kulaklarımın arkasına ittirdim.

"Neyi anlatamadın?" Yankı'nın sorusu kulaklarıma dolarken bakışlarım tepemize dikilen dev bedene doğru kaydı.

Kalbinize dokunması ümidiyle...

☆Yıldızı parlatmayı unutmayın.

☆Sağlıkla kalın.

Gece ve YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin