Fatih: Burak sinirli olabilirsin ama beni de anlamaya çalış.
- Neyini anlayacağım lan, neyini anlayacağım!? Hayatımı siktin benim. Ben senin daha neyini anlayacağım?
Fatih: Senin için nelerden vazgeçtiğimin farkında mısın?
- Benim için hiçbirşeyden vazgeçmedin sen! Kendi kafanda senaryolar kurdun ve onlara inandın. Aileni, arkadaşımı ve daha birçok insanı öldürdün. Gerçekten bunların hepsini benim için mi yaptın?
Fatih: Evet. Senin için yaptım. Ama unuttuğun birşey var sevgilim. Onları ben değil, biz öldürdük. Bunu ikimiz yaptık. Söz verdiğimiz gibi 3 kurala uyduk ve bu kuraldan sapmadık.
( Ozanın anlatımı )
Ozan: Mert bir sakin ol. Onun için en doğrusu buydu.
Mert: Abi kafayı yiyeceğim şimdi. Resmen çocuğu bayıltıp hastaneye getirdik!
Volkan: Ne yapsaydık? Bıraksaydık da kendi kendine konuşsa mıydı?
Can: Fatih'i gördüm dedi. Fatih'in onu öptüğünü söyledi Mert. Bu sence normal bir psikoloji mi?
Mert: Söylediğiniz herşeyde haklısınız ama onu adam akıllı dinlemedik.
Kerim: Dinleseydik ne değişecekti? Bana inanmıyorsunuz deyip bağıracaktı.
Ozan: Kerim haklı Mert. Burağın hastaneye gelip tedavi olması gerekiyordu. Bizde onu hastaneye getirdik hepsi bu.
Can: Olan oldu biten bitti artık. Kavga etmeyi bırakalım da Burağa bakalım. Şimdiye kadar çoktan uyanmıştır.
Ozan: Ben ona bakarım. Mert sende git kantinden su mu alıyorsun ne bok alıyorsan al da kendine gel. Deliler hastanesinden kaçmış gibi duruyorsun.
Onları yanlız bıraktım ve yürümeye başladım. Bugün yaşananları aklım almıyordu. Fatih ölmüş olmasına rağmen Burak o yaşıyor deyip durmuştu. Ya hayal görüyordu ya da şizofreni olmuştu. Her ne kadar Fatih'in yaşamadığını bilsem de Burağın aniden böyle yapması beni çelişkiye düşürmüştü. Bu düşüncelerden kurtulmak amacıyla hızla kafamı salladım ve Burağın kaldığı odaya geldim. Büyük ihtimalle Burak uyanmıştı çünkü içeriden konuşma sesleri geliyordu. Bir süre olduğum yerde durdum ve sesleri dinledim. Bir kaç dakika sonra içerideki sesler artmış, birkaç eşya yere fırlatılmıştı. Her ne kadar hemşireleri çağırmayı düşünsem de bunu yapmamış, derin bir nefes almıştım. Sessizce kapıyı aralayıp içeri baktım. Burak yatağın üzerine oturmuş karşıya bakıyordu. Sinirliydi bu her halinden belli oluyordu.
- Daha ne kadar palyaço kostümüyle duracaksın?
Palyaçodan bahsetmişti. Sanırım evdeki hâli değişmemişti. Tam kapıyı açacakken duyduğum sesle olduğum yerde kalmıştım.
Fatih: Beni bu kadar merak ettiğini bilmiyordum.
Bir dakika Burak kendi kendine konuşmuyordu. İçeriden erkek sesi gelmişti. O kiminle konuşuyordu? Kapıyı biraz daha araladığımda gördüğüm palyaçoyla derince yutkunmuştum. Hayal görüyor olamazdım öyle değil mi? Emin olmak için kendimi tırnakladığımda acıyan kolumla sessizce küfür ettim. Burak haklıydı. Palyaço gerçekten vardı. Acilen bunu Mertlere anlatmalıydım. Elimde kanıt olması için telefonumla Burak ve palyaçonun fotoğrafını çektim. Ne konuştuklarını duyamadığımdan biraz daha kapıya yaklaşmıştım. Ama fazla yaklaşmış olacağım ki kapı aniden açılmış, bende yeri boylamıştım.
- Ozan?
Ozan: Şey ben kapıyı test ediyordum da ondan yere düştüm. Bana aldırış etmeyin size iyi sohbetler.
Hızla yerden kalkıp arkamı dönmemle geriye çekilmem bir olmuştu. Kafamı kaldırıp beni tutan kişiye baktığımda gördüğüm palyaçoyla sinirle gözlerimi kapatıp açtım.
Fatih: Sanırım davetsiz bir misafirimiz var sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATLİAM
Mystery / ThrillerBüyük felaketten önce sessizce içimizde gezinen bombayı arıyordu gözlerim. Patlarsa çoğumuz kül olup gidecekti bu dünyadan. Ailemi korumaya çalışırken sığınağıma kaptırmış gidiyordum kendimi. Ve günün sonunda pimi çeken ben, bombanın ta kedisiydim ş...