13.Bölüm KIRIK KALPLER KULÜBÜ

1.8K 79 9
                                    

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin olur mu?

Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.

KEYİFLİ OKUMALAR :)

SAĞLICAKLA KALIN...

"Bir çay daha içer misin?"

Zübeyde hanım hayır anlamında başını oynatırken, gözlerini dalgalanan denizden ayırmamıştı. Bu gün fazlaca duygu yüklüydü, kızıyla göz göze gelirse, zor tuttuğu gözyaşlarına hakim olamayacağını hissediyordu.

Mehtap annesinin baktığı denize sabitledi gözlerini. Mavi... Babasının görmediği ama annesinin hayranlıkla anlattığı babasını görüyordu, mavi renginde. Mavi gözleri varmış babasının, tıpkı deniz gibi...Belki ondan sebep mavi rengini çok seviyor, üzerinde küpe, yüzük, kolye vs. olan mavi bir aksesuar taşıyordu. Gerçi son günlerde mavinin başka bir anlamı daha vardı onun için.

Garson masayı toplamaya geldiğinde, ikili denizden kısa bir an gözlerini ayırıp gelene baktılar. Sipariş edilenler neredeyse el bile sürülmeden geri toplanırken, garson gitmeden önce ikiliye hitaben konuştu.

"Bir isteğiniz var mı?"

Garsonun sorduğu soruyu Mehtap yanıtladı, annesinden alırken gözlerini. "Hayır, teşekkürler."

Garson yanlarından ayrıldığında, Mehtap ve Zübeyde Hanım kaldıkları yerden geçmişin anılarına daldılar.

***
Serdar ve Nilüfer'den aldığı cevaplardan tatmin olmayan Dinçer şansını Faruk'tan yana kullanmak için onu göz hapsine almıştı.
Faruk'un kahve almak için masasından kalktığı gördüğünde, masasından hızla kalkıp, Faruk'un ardından gitti. Kahve makinesinin başında denk gelir gibi yaparken, Faruk'un yüzüne gülüyor, ağzından laf almak için kuracağını cümleleri düşünüyordu.

Faruk kahvesini doldurup kenara çekildiğinde, sıra Dinçer'e gelmişti. Dinçer yanındakini oyalamak için önce havadan sudan konuşmaya karar verdi.

"Hayat nasıl gidiyor?"

"Ne olsun," keyifsizce kahvesine bakarak devam etti "anlamsız."

"Niye öyle dedin ki şimdi?"

Dinçer kahvesi eline alıp, yüzünü Faruk'a döndü.

"Aşk yok," sıkıntılı bir nefes verdi. "Gerçi aşk var da..." sessizleşti.

Dinçer'in kaşları havalandı. "O ne demek öyle?"

"Şey dostum..."

Faruk şekilden şekile giriyordu karşısında. Net olmayan hiçbir cümleden hoşlanmıyordu.

"Ney?"diye sorduğunda, cevabını alamadan Faruk'un telefonu çaldı, Faruk yanından telefonla konuşarak ayrıldığında, Dinçer Mehtap konusunda bilgi edilemeden masasına geçti ve sabah şahit olduğu konuşmayı düşünmeye başladı.

"Mehtap nerde?" diye sordu Serdar Nilüfer'e.

"Bugün ayın kaçı?" diye karşılık verdi Nilüfer.

Serdar cep telefonundan günün tarihini kontrol ettikten sonra yüzü düşerek "On yedisi." dediğinde, Nilüfer'le birbirlerine hüzünle bakıyorlardı.

Dinçer sıkıntılı bir nefes verdi. Bu günün Mehtap için ne anlam ifade ettiğini bilmiyordu, ama kendisi için çaresizliği ifade ediyordu.

***

Canan yıllık izinin ilk gününü evde geçirmeye karar verip, öğlene kadar uyudu, uykusunu alarak kalktığında, mutfağa gidip kendisine kaşarlı tost yapıp, televizyonun karşısına geçti.

AŞKIN YAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin