24.Bölüm ÖZLEM

1.6K 61 18
                                    

Öncelikle hikayemi destekleyen oy verip yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Yorumlarınız yazma isteğimi daha da güçlendiriyor. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.

Oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin olur mu? 🤗

Keyifli okumalar :)

Sağlıcakla kalın...

Mehtap karşısındaki manzaraya bakarken, mutlu görünüyordu.

"Kapı önünde kaldık, içeri geçelim lütfen. "

Dinçer baş hareketini destekleyen sözleri sonrasında, Zübeyde Hanım'ı takip ederek ilerlediğinde, sevdiği kadınla yan yana yürüyordu. O kısa anı sevdiğine bakarak değerlendirmeyi tercih eden Dinçer'in aksine Mehtap ona bakmamaya çalışıyordu. Çünkü annesine yakalanmak istemiyordu. Aslında gerçek sebebi Dinçer'e baktığında, hislerinin mantığını devre dışı bırakıyor olmasıydı.

Salona geçtiklerinde, masaya yerleştiler. Mehtap çay servisi yapmaya başladığında, Zübeyde Hanım Dinçer'in rahat etmesini dile getirerek, ikramlıklarını sunuyordu.

"Teşekkür ederim."

Zübeyde hanımın uzattığı ikramlarla tabağını doldurdu. ilk önce böreğin tadına baktı. Ağzındaki lokmayı çiğnerken aldığı yüz ifadesiyle Zübeyde Hanım merak içinde sordu.

"Beğenmedin mi?"

Mehtap Dinçer'e gözlerini dikmiş cevap bekliyordu.

"Hayır" dedi yanlış anlamaya maal verdiği için üzgündü. "Çok beğendim, elinize sağlık." Buruk bir tebessümle" Bu böreği rahmetli Suna annemizde çok güzel yapardı." dediğinde, iki kadın Dinçer'e hüzünle bakıyordu.

Suna hanımın hakkında pek bir bilgi sahibi olmayan ikili, Dinçer'in yetimhanede büyüdüğünü bildiğinden kadının kim olduğunu tahmin ediyorlardı. Bu konuda ne diyeceklerini bilemediler.

"İstediğin zaman ben yaparım sana. "

Zübeyde Hanım'ı sözleri Dinçer'in tebessüm etmesine sebep olurken, kendisini toparladı, çünkü onları üzmeye hakkı yoktu.

"Çok naziksiniz."

Kahvaltının geri kalanında herkesin keyfi yerindeydi. Sohbet eşliğinde yapılan kahvaltı sonrasında, Zübeyde Hanım Dinçer'i çiçeklerle dolu balkonuna götürürken, Mehtap masayı toplayıp mutfağa geçti.

"Burası harika."

Zübeyde Hanım mor menekşesine nazikçe dokunurken konuştu.

"Bu konuda aynı düşünüyoruz."

Yüzü gülüyordu. Çiçeklerle uğraşmak ona her zaman huzur vermişti. Onlar dert ortaklarıydı. Kimseye anlatamadığı ne acıları varsa, bir tek çiçekleri biliyordu.

Dinçer bulundukları yeri balkon olarak göremiyordu, çünkü gördüğü
rengarenk çiçeklerin her birinin kokusu öyle güzel geliyordu ki burnuna, balkon kelimesi hafif kalıyordu. Ne kadar çok çiçek vardı. Demir korkulukların önlerinde bile sıralı saksiler diziliydi. Büyülenmişti.
Çiçeklere yakından bakmak istedi, onlara yaklaştı ama dokunamadı. Bilmeden olsa bile zarar vermekten çekindi. Sandalyelerden birine oturup, Zübeyde Hanımın çiçeklere gösterdiği ilgiyi hayranlıkla izlemeyi tercih etti.

Mehtap kahvelerin pişmesini beklerken Dinçer'in masadaki buruk hali gözlerinin önünden bir türlü gitmiyordu. Onun mavi gözlerinde gördüğü şey tanıdık gelmişti. Aile özlemi... Kaybetmişliğin acısı...

Kahvenin taşmasıyla düşüncelerinden hızla sıyrılıp, cezveyi ocaktan aldığında, kahvenin az bir kısmının ocağa dökülmüş olmasıyla rahatladı. Kahveleri fincanlara doldurup, tepsiyi alarak mutfaktan ayrıldı.

AŞKIN YAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin