14.bölüm

8.1K 379 24
                                    

keyifli okumalar :)

°
Öğleden sonra yoğunluk iyice artmış ve neredeyse onuncu müşterimle ilgileniyordum.
Bileğine yaptığım çizim bittiğinde makineyi kapattım ve üzerini kapattıktan sonra eğildiğim yerden doğruldum.
Belimin ağrısı şimdi gün yüzüne çıkmıştı.
Yüzümü buruşturmak istesem de kendimi tutarak gülümsedim.

"Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş."

"Teşekkür ederim, iyi günler." diyerek onu Sude'nin yanına yönlendirdim ve koltuklara yöneldim.
Biraz oturmazsam belim tutulabilirdi.
Dövme salonunun kapısı açıldığında yeni bir müşteri geldiğini düşünerek ayağa kalkıyordum ki gördüğüm yüz karşısında olduğum yere mıhlandım.

Önden Kaan hemen arkasından Kerem ve Tunç Abi girmişti.
Kaan'ın gözleri beni bulduğunda doğrudan yanıma adımladı. İstemsizce gerilerek yanıma ulaşmasını bekledim.
"Gelsene benimle." diyerek mutfağa yöneldiğinde kaşlarım çatıldı.
İçime bir korku yayılmaya başladığında ayağa kalktım.
Tunç Abi'ye sorgulayan bakışlarla baktığımda omuz silkerek bilmiyorum dercesine dudak büzdü.

Bir an önce ne olduğunu öğrenmek amacı ile arkasından mutfağa girdim.
Canım önünde durmuş sigara içiyordu.
Benim geldiğimi gördüğünde sigaradan son kez derin bir nefes çekerek söndürdü.
Aramızda bir kaç adım kala durdum.
Dümdüz bir yüz ifadesi vardı ve aklından geçenleri kavrayamıyordum.

"Sen mi söyledin?"

Sorduğu soru kafamda hiç bir mantık oluşturmadığından "Ne?" diye sordum.

"Dedeme her şeyin bir oyun olduğunu sen mi söyledin?"

Kalbimin atış ritmi yavaşlamıştı.
Kötü hissediyordum.
Hayal kırıklığı mıydı bunun adı?

"Dedenle sadece senin yanında konuştum. Onun dışında görmedim bile."
Yüz ifadesi hiç bir şekilde değişmeden "Nasıl öğrendi?" diye mırıldandı. Bunu daha çok kendine söylemiş gibiydi ama yine de beni daha fazla kırmaktan öteye geçememişti.

"Bunu kabul etmek zorunda olmadığım halde kabul ettim ve sen şimdi gelip yapmadığım bir şey yüzünden beni mi suçluyorsun?"

Duyduğu kelimelerin ardından kaşları çatıldı ve "Seni suçlamıyorum." diye karşı çıktı.
Kafamı iki yana sallayarak "Beni sorguluyorsun." dediğimde "Çünkü bu oyunu bilenlerden bir tek sen konuştun onunla." dedi ve bu benim için son damla oldu.
Yapmadığım bir şey yüzünden suçlanmak gurur kırıcı ve sinir bozucuydu.
Yutkunarak boğazıma oturacağını hissettiğim yumruya engel olmaya çalıştım. "Benim söylediğimi varsay." dedim ve mutfaktan çıktım.
Öyle düşünüyordu ve ben ne söylersem söyleyeyim öyle düşünmeye devam edecekti.
İnsanlar böyleydi.
Duymak istediklerini duyar, görmek istediklerini görürlerdi.
Kimse için kendimi yıpratmaya değmeyeceğinin farkındaydım.
Ama bazen duygularımız mantığımızdan bir adım öteye geçiyordu...

"İyi misin?" Tunç Abi'ye gülümsemeye çalışarak "Lavaboya gitmeliyim." dedim ve dövme salonunun çıkışına yürüdüm.
Hemen arkamdan Kaan'a "Ne söyledin kıza?" dediğini duymuştum.
Lavaboya girdiğimde ellerimi tezgaha yaslayarak derin nefesler aldım.
Çok çabuk alınan bir kadındım.
İnsanların en küçük sözlerini takabiliyordum ve bu güzel bir huy değildi.

Bir süre sakinleşmeyi bekledim ardından yüzümü yıkadım ve lavabodan çıktım.
Müşteriler gelmeye devam ediyordu ve ne olursa olsun işimi yapmaya devam etmeliydim.
Sude'nin karşısındaki koltukta bir kadının oturduğunu gördüğümde "Geçebilirsiniz." dedim.
Muhtemelen Mert, Burak ve Sinan Abi'nin müşterisi olduğu için burada bekliyordu.
Salondan içeri girdiğimde kimseyle göz teması kurmadan doğrudan boş dövme koltuğuna ilerledim.
Arkamdan gelen kadın yerine oturduğunda malzemeleri çıkararak elime eldiven geçirdim.
"Aklınızda bir model var mı?"

"Bir saniye, gösteriyorum hemen." Telefonunu çıkarıp bir kaç yere tıkladıktan sonra ekranı bana doğrulttu. Hilal ay ve tek çizgiden çizilmiş güneş birleşimi naif bir dövmeydi.
"Alabilir miyim?" diyerek telefona uzandım. "Kalıp çıkarmam gerekiyor."

Telefonu elime bırakırken "Tabii." dedi.
Çizimin taslağını oluşturarak kalıp çıkardım ve gösterdiği yere yani bileğinin iç kısmına enjekte etmeye başladım.
Neredeyse yarım saatin sonunda tamamladığımda yaranın üzerini kapatarak kadını Sude'ye yönlendirdim ve oturduğum yerden kalktım.
Koltuklara yöneldiğimde Kaan ortalıkta görünmüyordu ve bu işime gelmişti.

"Bir sorun mu var?" Burağa gülümseyerek "Hayır yok." demekle yetindim.
Neyse ki iyi bir yalancıydım.
"Peki o zaman." diyerek cebinden bir çikolata çıkardı. "Al bakalım dövmeci güzeli. Görünce seni hatırladım ve hemen aldım."
Gülerek elindeki çikolatayı alırken "Bunun neresi beni hatırlatmış olabilir?" diye sordum.
Yüzüne yayılan sırıtış hiç hayra alamet değildi. "Boyu." dediğinde gözlerimi devirerek "Hain." diye çıkıştım.

"Ege." Hemen arkamdan Kaan'ın sesini duyduğumda yavaşça ona döndüm. "Konuşalım mı?" Kafamı iki yana sallayarak "Gerek yok, açıklama yapmak zorunda değilsin." dedim. Bunun üzerine bir şey söylemeden dövme salonundan çıktı ve arkasında koca bir boşluk bıraktı.
Sıkıntılı bir nefes alarak koltuğa oturduğumda Tunç Abi yanıma gelip elini omuzuma koydu. "Aranızda ne geçti bilmiyorum ama o iyi değil."

°

oy ve yorumlarınızı bekliyorumm,
sizi seviyorum bebeklerim 🍇

RUH KAFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin