19.bölüm

8.4K 393 49
                                    

emek karşılığı olarak bir oyu çok görmeyin bebeklerim
keyifli okumalar :)

°
İçimde büyüyen his midemi bulandırıyordu.
Heyecanlandığım zamanlar da bu durumu yaşamaktan nefret ediyordum.
Normal insanlar gibi midemde kelebeklerin falan uçması gerekmez miydi?
Benim neden midem bulanıyordu?
Kolları arasında olduğum adamın bakışları o kadar yoğundu ki, düşüncelerime daha fazla odaklanamadım.

"Böyle konuşma lütfen." dedim sadece.

Yüz ifadesi yumuşar gibi oldu. "Neden?" diye sordu burnunu burnuma sürterken "Yoksa seni etkiliyor muyum?"

Artık dört nala koşan bir kalbim vardı.
Boğazımın sıklıkla kuruduğunu hissediyordum fakat ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu.
Duygularımı gizlemeye çalışarak "Sence öyle mi yapıyorsun?" diye sordum.

Dudakları hafif bir kıvrımla yukarı kalktı ve "Kesinlikle öyle yapıyorum." dedi.
Bulunduğumuz durum hoşuna gidiyordu.
Bu bariz ortadaydı ama hislerini anlamak zordu.
"Yapmamalısın." dediğimde yüzü tehlikeli bir biçimde daha da yakınlaştı.
Artık sıcak nefesi dudaklarımın üzerine akıyordu. "Bu ateşte yanan yalnızca sen değilsin." Dediğinde dudaklarımız birbirine tutunmuştu.
Öyle ani gerçekleşmişti ki ilk bir kaç saniye ikimizde duraksadık.
İşte şimdi gerçekten bir ateşin içinde kavrulduğumuzu hissediyordum.
Islak ve kuru odunlar gibi, birbirimize karışıyor, birbirimizi tüketiyorduk.
İlkinden daha hoyratça olan öpüşü gittikçe derin bir hal alıyordu.
Dizlerimin bağlarının çözüldüğünü hissederek kollarını sıkı sıkıya kavradım.
Üst dudağı dudaklarımın arasına yerleştiğinde belimde duran ellerini sıklaştırdı ve bedenlerimizi tamamen birbirine yasladı.

"Kaan?" Kulaklarıma ulaşan ince ses Peri Hanım'a aitti.
Telaşla geri çekilmeye çalıştığımda Kaan huysuz bir mırıltı çıkararak beni kendine çekmeye çalışsa da izin vermedim.
Aramızda bir kaç adım kalacak şekilde gerilediğim an bulunduğumuz odanın kapısı açıldı ve Peri Hanım içeri girdi.

"Ege? Sende mi buradaydın?"

Kafamı olumlu anlamda sallarken "Hı hı." diye mırıldandım.
Utanç duygusuna bürünerek Kaan'ın yüzüne bakmaya çekiniyordum.
"İki saattir sesleniyorum, bende diyorum neden duymuyor bu çocuk beni." Utancıma utanç ekleyen imalı konuşmasıyla birlikte imalı bakışları da önce Kaan'ın ardından benim dudaklarıma dokundu.

Korkulu bir şekilde Kaan'ın dudaklarına baktığımda dudak çizgilerinin bariz kızarmış olduğunu gördüm.
Ah şuan yerin dibine girmenin tam vaktiydi.
Kaan gayet memnun bir ifade ile "Ne oldu?" diye sordu. "Bu saatlerde gelmezdin." Peri Hanım yüzünden eksik olmayan gülümsemesi ile omuz silkti. "Sadece uğramak istedim, yanlış bir zaman sanırım."

"Bir tık." Kaan'ın kısa ama öz olan cevabı ile kalbime bir tekme atıldığını hissettim.
Utanmasa annesine öpüşmemizi böldüğü için kızacak gibiydi.

"Neyse." dedi Peri Hanım. "Ben ufaktan kaçayım, siz şey yapmayın ama ben geldim diye." Şaşkın şaşkın ona bakarken can alıcı cümlelerine devam etti. "Rahatınıza bakın, devam edin lütfen." Çıkışa doğru adımlarken "Devam edin derken köpeği tedavi etmeye yani." demeyi de ihmal etmemişti.
Annesinin kliniği terk etmesinin ardından utancımdan ağlayacak dereceye gelmiştim.

Kaan yüzünde ki memnuniyet dolu ifade ile gülümseyerek bana bakıyordu.

"Bizi yanlış anladı." diye sitem ettiğimde dudaklarını büzdü ve "Bence gayet ortada olanı anladı." dedi. Söyleyecek bir şeyim olmadığından gözlerimi sedyede halinden memnun bir şekilde uzanan köpeğe diktim.
Ağrı kesici iğne vurmuş olmalı ki şuan acı çeker gibi bir hali yoktu.

RUH KAFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin