Bölüm 67

20 2 0
                                    


"Tombiş, gelebilir miyim?"

Duyduğum çekingen sesle yüzümde minik bir gülümseme oluştu. Bana verdiği kıyafetler muhtemelen onundu. Kıyafetlerin üzerimde çuval gibi durduğuna emindim. Kararsız bir şekilde üzerime göz attıktan sonra "Evet, gelebilirsin." dedim duyabileceği bir ses tonuyla.

Kapı açılma sesini işittiğimde bakışlarımı ona çevirdim. Mavilikleri beni bulduğunda bakışlarında anlık bir şaşkınlık yakaladım. Bir süre kapının önünde beni izledi. O kadar mı kötü duruyordu?

"Çok büyükler değil mi?" dedim gülümsemeye çalışarak.

Aras sanki kendine yeni gelmiş gibi irkildi. Ardından başını onaylamaz bir şekilde salladı. "Hayır, büyük değil. Sadece Tombiş fazla minik." dedi yüzünde gizlemeye çalıştığı gülümsemesiyle.

"Ben mi?" dedim sesli bir şekilde gülerek. "Benim her zaman şişman olduğumu söylerdin." dedim sahte bir şaşkınlıkla.

"Hala aynı düşüncedeyim." dedi çarpık bir gülümsemeyle. "Minik şişman bir Tombişsin." dedi küçük bir dolaba yönelerek.

"Tombişler minik olamaz." dedim başımı onaylamaz bir şekilde sallayarak.

Gülüş sesini işittiğimde kalp atışlarım bu anı bekliyormuşçasına hızını arttırmıştı.

Sakin ol kalbim. Biliyorum bugün oldukça zor bir gün senin için. Ama dayan!

"Bunu kim söylemiş." dedi maviliklerini bana çevirerek. "Benim Tombişim minik." derken dolaptan saç kurutma makinesini almıştı.

Ellerimle deri koltuktan destek aldıktan sonra gözlerimi kapattım bir süre. Neden her sözü beni bu kadar etkiliyordu? Acaba bu yaşta kalp hastalığım mı vardı? Yoksa kalbimin bu denli sürekli hızlı atması normal değildi.

"Senin Tombişin..." diye mırıldandım dudaklarımı ısırarak.

"Bir şey mi söyledin?" dedi merakla bana bakarak. Başımı hemen olumsuz anlamda sallayarak "Hayır." dedim.

Bana bir süre garip bir bakış attıktan sonra prize doğru ilerledi. Saç kurutma makinesini prize taktıktan sonra minik bir sandalyeyi prize yakın bir şekilde koydu.

"Gel hadi, saçlarını kurutalım." dedi maviliklerini bana çevirerek.

"Hah?" diye istemsiz bir tepki çıktı. "Kurutalım mı?" dedim yutkunarak. Biz... İkimiz... Ah! Neler düşünüyorum ben böyle?

Çok doğal bir şeymiş gibi başını olumlu anlamda salladı. "Evet. Yoksa hasta olacaksın." dedi eliyle sandalyeye hafifçe vurarak. Bu beni çağırma yöntemi miydi?

Çekingen bir şekilde ona doğru ilerledim. Kalbimin sorunu neydi böyle? Aras yanımdayken hep böyle hızlı mı olmak zorundaydı?

Sandalyeye oturduktan sonra parmaklarımla oynamaya başladım.

İnsan, sevdiğinin huylarını edinirmiş. Şu haline bak, tıpkı onun gibi olmaya başladın, Ezgi.

İç sesimin sözleri ile duraksadım. Evet bu huy Aras'a aitti. Ama ona özel değildi ya. İç sesime inat parmaklarımla oynamaya devam ettim.

Aras bir süre sessizce arkamda durduğu için rahatsızca kıpırdandım. Belki de başkalarının saçlarına dokunmak onu iğrendiriyordur. Bu düşünceyle gözlerim kocaman açıldı. Bunu nasıl düşünmemiştim. Hızlıca arkamı dönerek Aras'a baktım.

SARIŞINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin