Multide Ezgi ve Beste'nin elbisesi var.
******
Beste ile telefonda konuştuktan sonra beni elbise almak için çoktan ikna etmişti. Daha doğrusu onu kırmak istememiştim. Abartılı bir elbise almayı düşünmüyordum. Sade ve şık olması yeterliydi.
Ellerimi kot ceketimin cebine soktuktan sonra etrafa bakındım. Buluşacağımız yeri ayarlamıştık ve sanırım erken gelmiştim. Bir süre daha bekledikten sonra Beste'nin uzaktan koşarak yanıma gelmesini izledim. Ellerini diz kapaklarına koyup yere eğildikten sonra soluklanmaya başladı. "Çok beklettim mi?" diye sordu nefes nefese.
"En fazla 10 dakika." dedim omuz silkerek. Rahat tavrıma bakarak sırıttı.
"O zaman gidelim mi?" diye bir soru yöneltti. Olur anlamında kafamı salladıktan sonra onun yönlendirmesiyle yürümeye başladık. 15 dakika kadar daha yürüdükten sonra fazla büyük sayılmayacak bir mağazanın önünde durduk.
"Hadi girelim içeri." dedi heyecanlı bir ifadeyle. Fazla enerji dolu bir kızdı. Kapıyı ittirdikten sonra içeri girdik. Küçük bir mağaza gibi dursa da dışarıdan aslında içerisi oldukça geniş ve elbise açısından oldukça fazla seçenek vardı.
Beste, benden uzaklaşıp elbiselere göz atmaya başlayınca etrafımda biraz göz gezdirdim. Gözüme takılan bir kaç model vardı. Ve gerçekten güzeldi.
Elime aldığım model tülle kaplamalı straplez bir elbiseydi. Sade ve güzeldi.
"Elbise güzelmiş, sen de denesene!" heyecanla söylediği sözlerle bir anda irkildim.
"Bu elbise benim için fazla açık." dedim. Elimdeki elbiseyi bırakacağım sırada Beste elimden alıp beni kabine doğru itmeye başladı.
"Hayır, aksine tam sana göre bir elbise." dedi beni itmeye devam ederek. Ona aldırmadan itiraz etmeye başladım.
"Gerçekten ben bu elbiseyi giyemem!"
Yine de sonuç değişmemişti. Ve kabindeydim!
Beste'nin itirazlarıyla elbiseyi son harçlığımla almıştım. Tahmin ettiğim kadar açık bir elbise değildi. Benim de hoşuma gitmişti. Beste kendine askılı göğüs bölümü gri taşlarla kalplı beyaz bir elbise almıştı.
Beste bana sarıldıktan sonra sırıtarak "Yarın çok eğlenceli olacak." dedi.
"Umarım öyle olur!"
************
Beste ile ayrıldıktan sonra eve yürümeye karar verdim. Hava sabahtan dolayı olsa gerek serindi. Fakat soğukta değildi. Tarifsiz bir güzellikteydi.
Başımı geriye yaslayıp yürümeye başladım. Okulun ilk günleri düşündüğüm kadar kötü geçmemişti. Aksine benim için iyi sayılırdı.
Yüzüme bir kaç damla su geldiğinde ilk önce idrak edemedim. Fakat sonra yağmur yağdığını anlamıştım. Elimdeki poşeti kot ceketimle korumaya çalıştım. Ve olabildiğince hızlı yürümeye çalıştım.
Kaldırıma ulaştığımda yeşil ışığın yanması bekledim. 20 saniyesinin kaldığını görünce beklemeye devam ettim. Yağmur daha fazla şiddetlenmişti. Son 3 saniyesi kala yola bir kaç adım atmıştım ki araba korno sesiyle sesin geldiği yöne döndüm. Arabayla aramda 2 metre vardı.Tam kaldırıma çıkacağım sıra birisi kolumdan sertçe tutup kendisine çekti. Başım beni çeken kişinin göğsündeydi. Korkudan karnıma sabitlediğim poşet ikimizin ayağının üstüne düşmüştü. Dışarıdan izleyen birisi olsaydım kesinlikle şuan ki durumumuzu romantik bulabilirdim. Fakat şuan ki durumumuzu ben bile yorumlayamıyordum.
Beni hafifçe kendinden uzaklaştırdıktan sonra "İyi misin?" diye bir soru yöneltti. Ses tonu kendimi tuhaf hissetmemi sağlamıştı. Başımı hafif kaldırıp yüzüne baktığımda sanki her şey ağır çekimde ilerlemeye başlamıştı. Zar zor yutkunabilmiştim. Gözlerim; sonbaharı anımsatan kahverengi gözlerinde takılı kalmışken sorusunu tekrar yeniledi. "Hey, iyi misin?"
"Aaa, şey evet iyiyim." diye mırıldandım. Ve hıçkırığım başlamıştı! Ne zaman heyecanlansam hıçkırığım başlıyordu.
"Buna sevindim." dedi samimi bir gülümsemeyle. Gülümsemesiyle sanki mümkünmüş gibi daha fazla hıçkırmaya başladım. Sesli bir şekilde güldükten sonra yere eğildi ve yere düşen poşetimi alıp bana uzattı.
"Teşekkür ederim." dedim gülümsemeyi başararak. Ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Ağzım kapalı hıçkırınca da bu sefer can çekişir gibi ses çıkmıştı. Ciddiyim şuan oturup halime ağlayabilirdim.
Hıçkırığıma karşı tekrar sesli bir şekilde güldü. Sonra kendini toparlayıp "Özür dilerim." dedi. Kafamı iki yana salladım sorun yok dercesine.
Bakışları trafik lambasındaydı. Ve aniden bileğimden tutup koşmaya başlamıştı. Arkasından bende mecburen koşmaya başlamıştım. Yağmurun altında tanımadığım bir yabancıyla koşuyordum. Ve bu beni deli gibi heyecanlandırıyordu!
Kaldırıma ulaştığımızda hala bileğimi tutuyordu. Bakışlarım tekrar gözlerinde takılı kalmıştı. Benden yaşça büyük duruyordu. En fazla 21-22 civarı duruyordu. Bir marketin önüne geldiğimizde bileğimi nazikçe bıraktı. "Biraz bekle, hemen geliyorum." dedi.
"Peki." dedim gülümseyerek. Ve tekrar bir hıçkırık! Hıçkırmam sanki onu eğlendiriyormuş gibiydi. Gülerek markete girdiği an sinirden olduğum yerde zıplamaya başladım. Su birikintisinin üstünde zıpladığımı sonradan fark edince iş işten geçmişti. Kot pantolonum dizime yakın bir mesafeye kadar ıslanmıştı.
"Bu nasıl bir şans ya!" kendi kendime konuşurken geldiğini bile fark etmemiştim. Bakışları yüzümden paçama kayınca kaşlarını kaldırdı.
"Pantolonuna ne oldu?"
"Araba su sıçrattı." diye yalan uydurdum.
"Şansız günündesin desene." dedi gülerek. Sürekli gülümseyerek beni heyecanlandırmak zorunda mısın? "İyi misin?"
"İyiyim neden sordunuz ki?" dedim beklentiyle.
"Yüzün kızarmış hastasındır diye düşünmüştüm." ellerimle yüzümü yokladığımda yüzümün alev gibi yandığını fark ettim. Bana ne oluyordu böyle? Hayatımda kimseye karşı bu tarz tepkiler sergilememiştim. Ve şuan bu tepkilerimin bir sebebi olmalıydı.
Bakışlarım bana uzattığı suya kaymıştı. Ve neden bana verdiğini kestirememiştim.
"Hıçkırığın için iyi gelir diye düşündüm." dedi. Çok düşünceli ve kibardı! Suyu elime verdikten sonra gülümsedi.
"Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Daha önce hiç bir erkek benim için böyle düşünceli davranmamıştı. Ve sebepsizce şuan kendimi hem utanmış hem de mutlu hissediyordum.
Kolundaki saatine baktıktan sonra "Benim gitmem gerek." dedi ve elindeki şemsiyeyi bana uzattı.
"Gideceğim yer uzak değil. Vermenize gerek yok." dedim.
"Fazla ıslanmışsın, hasta olabilirsin o yüzden al bunu." dedi. Ama fazla düşüncelisin!
"Ya sen?"
"Gideceğim yer iki sokak mesafede, al lütfen." dedi ve tek kelime etmeme izin vermeden uzaklaşmaya başladı.
Bakışlarım şemsiyeyi bulunca "Her şeyin başlangıcı sensin." dedim gülümseyerek.
*******
Bu bölümde ki Ezgi'nin hoşlanmasını sağlayan kişi henüz baş karakter değil! Sakın kanmayın sjsjsjsjb 😹 Bir sonraki bölümde baş karakterle olan bol sahneleri mevcut olacaktır. Sevgiyle kalın 💟

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARIŞIN
Novela JuvenilHer şeyin başladığı bir dönüm noktası vardır. Ve bir şekilde bu dönüm noktası bir noktada sonlanır. Benim hikayemin de bir dönüm noktası varmış aslında. Hemde farkında bile olmadan hayatıma giren bir sarışınla. Peki benim hikayem ne zaman bir son...