ᴋʀᴀʟɪçᴇ ᴇʟɪᴢᴀʙᴇᴛʜ

205 18 127
                                    

Sonraki gün. Sonraki ve sonraki gün. Elizabeth'in iyileşmeye çalıştığı üç gün geride kalmıştı. Hafta sonundan önce son bir kez okula gitmesi gerekiyordu şimdi. Günü kucaklamayı seçti o yüzden, insanların aşağılayıcı bakışlarına son bir gün daha maruz kalacaktı sadece. 

Son bir gün daha. Ve sonra James'la beraber güzel bir hafta sonu geçireceklerdi.

Okul kıyafetlerini giyindi. Saçlarını güzelce taradı. O gün biraz daha iyi hissettiği için biraz daha özenmeye karar verdi. Takılarını karıştırdı ve kelebekli kolyesini parmakları arasında tuttu.

"Bugün benimle geliyorsun." dedi gülümseyerek ve kolyeyi özenle taktı. Soğukluğunu göğüs boşluğunda hissedince daha da gülümsedi.

"Güzel bir gün olacak." diye fısıldadı. 

Sonrası hızlıydı. Hırkasını giymiş, kırmızı converselerini ayağına geçirmiş ve kulaklığını takıp yürümeye başlamıştı okula giden sokaklarda. Şimdi, okula görebileceği kadar yakınken, kulaklığından Sweater Weather şarkısı çalıyordu ve yağmur yavaş yavaş az az ıslatıyordu kahverengi saçlarını. İlk ders bitene kadar yağmur sayesinde toprak güzel bir koku yayacaktı etrafa, insanlara melankoli havası çökecekti ve Elizabeth rahatlamış olacaktı. En sevdiği mevsinin en sevdiği havasını kucaklayacaktı içten içe. Süveter havasını. 

"Günaydın Elizabeth."

Elizabeth Seth'le karşılaştığında gülümsedi. Son üç gündür sohbetleri oldukça iyileşmiş ve artmıştı. Seth çoğu kişiye göre kıza daha sıcak ve ön yargısız yaklaşıyordu ve onu anlıyordu. Elizabeth'in okul sınırları içerisinde 'arkadaş' olarak adlandırabileceği tek kişiydi, James'ı saymazsak.

"Günaydın Seth." diye karşıladı oğlanı o yüzden. Neşeli ve mutlu göründüğünü biliyordu ve bununla içten içe gurur duyuyordu.

"Güneşli havalarda somurtup yağmurlu havalarda patlayanlardansın sen de, değil mi?" dedi Seth. Elizabeth gülümsedi.

"Yağmur mutlu olduğum güne denk geldi diyelim. Surat asmak için sebebim yok."

Seth mutlulukla gülümsedi.

"Mutlu olman hoş." dedi. Elizabeth o an üstüne iki kere düşünmeden:

"Teşekkür ederim Seth." diye fısıldadı. Oğlan kaşlarını çattı hafifçe.

"Neden ki?" dedi. Elizabeth omuz silkti.

"Sana surat asarken bile beni sohbetlerinle neşelendirdin ve şimdi de mutlu olduğum için mutlu oluyorsun. Çok iyi bir insan ve arkadaşsın, biliyorsun değil mi?" 

Seth hafif hüzünlü bir tebessümle:

"Kitapları seven insanların kötü insanlar olmayacağını biliyordum ve haklıydım. Ve iyi insanların üzülmesini istemem. Senin de üzülmeni istemedim o kadar. Teşekkür etmene gerek yok." dedi. 

Elizabeth teşekkür eder gibi gülümsedi yine de. Az sonra Seth'ten ayrıldı ve sınıfına girdi. O gün diğerlerine göre biraz daha hızlı geçmişti genç kız için. Öğle arası vakti geldiğinde şaşırmıştı bile. Kantine girdiğinde bunu kutlamak için basit bir bisküvi yerine biraz daha para verip çikolatalı bir tane aldı. Boş bir masaya geçip etrafına bakınmaya başladı ardından da. Yağmur hızını arttırmış ve neredeyse sağanağa dönmüştü. Kulaklığından Arctic Monkeys'in "Why'd You Only Call Me High?" şarkısı kulaklarına doğru boşalıyordu ve kendi tek kişilik alanında huzur doluydu. 

İşte böyle, diye düşündü Elizabeth. Kendimi sevmeyi biliyorum, sadece hiç uğraşmamışım. Bu kadar basit Beth. Seni mutlu etmeye sen yeter de artarsın. İşte böyle kızım.

Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin