Elizabeth evden çıkmadan önce son kez aynaya bakındı. Kahverengi, uzun bir elbise giymişti; elbisenin üst kısmından elbisenin altına giydiği ince, soluk renkli çiçek işlemeli, beyaz bluzu görünüyordu. Hafif ve yüzünü ön plana çıkaracak bir makyaj yapmış ve kombinini kahve tonlarında ufak bir çantayla tamamlamıştı.
"Külkedisi gibi olmuşsun." dedi arkadaki yatakta telefonuyla uğraşan ablası. Elizabeth göz devirip elbisesini ve taç gibi incecik ördüğü beliklerini son kez düzeltti.
"İstersen benim beyaz ayakkabılarımı giy, kırmızı converselerini bu günlük ek. Yoksa özene bözene yaptığın kombinin çöp olacak." diye ekledi Emma. Elizabeth hafifçe gülümsedi.
"Teşekkürler."
Emma da başını telefonundan kaldırdı ve kardeşinin yanına gelip yüzünün önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına doğru bıraktı nazikçe.
"Bu gece eğlen. Annemi dert etme, ben hallederim."
Genç kız tekrardan teşekkür edip gülümserken Emma kızın yanağına ufak bir öpücük kondurdu ve kendini tekrar yatağa bıraktı. Elizabeth de daha fazla oyalanmadan evden çıktı. Ablasının ayakkabısının hafif topukları hem rahat hem de şıktı ve buna minettardı.
"El!"
Kapısının önünde onu James karşıladı. Muhtemelen bir süredir kızı bekliyordu. Her zamanki gibi şıktı; kelebek işlemeli beyaz gömleği, siyah kot pantolonu ve en az yarım saattir küfrederek düzeltmeye çalıştığı belli olan omuzlarına dökülen kıvırcık saçları.
"Beril nerede?" diye sordu Beth.
"Onu ekmediğini söyle." diye ekledi çantasını bir silah gibi tehdit edercesine James'a doğrultarak. James hızla ellerini havaya kaldırdı ve başını iki yana salladı.
"Seth ile evleri yakınmış, beraber gelecekler."
Elizabeth gülümseyerek çantasını indirdi.
"Senin evin Beril'inkine daha yakın değil mi? Ben gelirdim, onlara katılsaydın." dedi. James hafifçe kaşlarını çattı.
"El, yakın arkadaşım olduğunun ve seninle takılmayı sevdiğimin ve tercih ettiğimin farkındasın değil mi?" diye sordu. Elizabeth tekrar gülümsedi.
"Seni seviyorum Jamie Jam." dedi. James da onun gibi sırıttı.
"Ben de seni ama biletlerimiz yansın istemiyorsan yola koyulmalıyız."
Elizabeth "Anlaşıldı." diye mırıldandı ve en yakın otobüs durağına yürümeye başladılar. Önce otobüs durağına oradan da otobüsle konser alanına vardılar. Seth ve Beril'i gördüklerinde Elizabeth selam vermeye yeltendi ama James onu kolundan tutup yanına çekti ve hızla kızın ağzını kapattı.
"Şunlara bak, bırakalım da kaynaşsınlar." diye fısıldadı ardından. Elizabeth'in dudaklarının sırıtış şeklinde kıvrıldığını avuç içinde hissedince o da sırıttı ve ikisi uzaktan uzağa onları izleyip bir süre aralarında ne kadar uyumlu olduklarını fısıldaştılar. Conan Gray sahneye çıkmadan hemen önce ise onlara katıldılar.
"Neden geç kaldınız?" diye sordu Beril merakla. James ve Elizabeth kısa bir an bakıştılar ve bıyık altı gülümsediler. Ardından Elizabeth omuz silkti ve:
"Otobüs gecikti." dedi. Seth kafasına yatmış gibi başını salladı. Beril buna inanmamış gibiydi ama bozuntuya vermedi.
Sonraki saatler şarkılarla, danslarla ve bolca eğlenceyle geçti. James bir ara sahneye yanında getirdiği m&m's'den fırlatmayı bile başarmıştı. Beril tüm konser boyunca tüm şarkılara eşlik etmişti, sıkı bir Conan Gray fanı olduğu ifşa olmuştu. Seth genelde olduğu yerde müzikleri dinlemişti ve günün sonunda parçaların melodisinden hoşlandığını itiraf etmişti. Beril, James ve Elizabeth tüm konser boyunca coşmuş, şarkıları heyecanla söylemiş ve epeyce eğlenmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...