"Sana seni anlatacağım bir bir. Sana bizi anlatacağım güzel yıldızım."
Bunu söylediği günden hemen sonraki gün, sabahın erken saatleriydi. Elizabeth bir yandan Lily'nin kendisi için ayırdığı kıyafetleri giyinirken diğer yandan odanın dışında bekleyen ve soruları bir türlü bitmeyen James'ı yanıtlamaya çalışıyordu.
"Ne yani, seni evine mi davet etti?"
Genç kız aynaya bakınırken başını salladı.
"Ve de seni Jamie. Her şeyi ona tekrardan anlatmamızı istiyor." dedi. Atkısını ve beresini de alıp odanın kapısını araladığında James'ı kafası karışmış halde buldu. Ona tüm olanları dün gece anlatmış olsa da kendisi bile hâlâ bunları atlatamamıştı. Regulus'un her şeyi unutması? İşten bile değildi. Yine de o an onu düşünmek için doğru zaman değildi, o an Regulus'la buluşmak için ellerini çabuk tutmaları gereken zamandı. O yüzden:
"Gir de hazırlan hadi!" diyerek James'ı odaya iteledi. James gülerek:
"Birileri sevgilisini özlemiş." dedi ve sırıttı. Elizabeth kızarmaya başladığındaysa yanağından bir makas alıp kapısını kapattı. Kapı kapanmış olmasına rağmen kıpkırmızı olarak kalan Elizabeth ise yüzünü beresine gömüp:
"Merlin!" diye hafif yüksek sesle bağırmıştı.
"Yine ne oluyor?"
Sirius elindeki tostu kemirirken merakla başını koridorun ucundan uzattı. Elizabeth başını beresinden kaldırıp oğlanla göz göze geldiğinde ne diyeceğini bilemedi. Kardeşinin hafızasının silindiği biliyor muydu? Muhtemelen hayır, diye düşündü. Regulus ve Sirius'un pek yakın olmadıklarını biliyordu.
"Reggy ile buluşacağız." dedi o yüzden gülümseyerek. Sirius'un değişen yüz ifadesi istemsiz bir şekilde Elizabeth'in kaşlarının hafif bir eğim kazanmasına sebep oldu.
"Merlin, hâlâ seyahatte değil mi?"
Sirius'un huzursuzlaşan ifadesi ve kaçırdığı gözleri. Kesinlikle normal bir Sirius Black değildi, Elizabeth bunu rahatlıkla okuyabiliyordu. On üç yaşlarındayken Sirius Black'e takıntılı bir fan kız olmasa okuyamamak zor olabilirdi ama iki yılını Sirius hakkındaki yazar ürünü veya olmayan tüm şeyleri yalayıp yutarak geçirmişti. Eh, bir şeyler sakladığını anlamak oldukça basitti.
"İş seyahati mi? Dönmedi mi?" diye sorarak onu yoklamaya karar verdi genç kız. Sirius başını hafifçe iki yana salladı.
"Üzgünüm Beth." dedi sahte bir gülümsemeyle. Elizabeth oğlanın gözlerini izlediği kısa saniyede neyi bilip neyi bilmediği merakıyla yanıp tutuşurken buldu kendini. Ama susmaya karar verip başını salladı ve kapıya doğru seslendi.
"Jamie! Reggy yokmuş, pastaneye uğrayalım!"
Sirius da hafifçe başını salladı. Bir iki adımla kıza tostu uzatıp ısırmadığı kısmını gösterdi.
"İster misin?"
Elizabeth dalgın bir şekilde başını salladı. Sirius tostundan bölüp kendine verdiğinde onunki gibi sahte bir gülümsemeyle tost parçasından küçük bir ısırık aldı. Sirius hızla uzaklaşıp ayrıldığında ve kapı açılıp şaşırmış James göründüğündeyse tostu James'a uzattı.
"Sormadan söyleyeyim, önce pastaneye sonra Reggy'e gidiyoruz."
O önden ilerlerken arkadan gelen James hâlâ afallamış olsa da kutsanmış olduğu tost parçasına gülümseyip ağzına tıktı. İkili pastaneye kadar sessizce yürüdüler, pastaneye geldiklerinde Elizabeth arka taraftaki kızlar tuvaletinin önünde duraksadı ve dikkatle etrafına bakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...