Regulus Seth'i de bıraktığında hırkasına sıkıca sarılmış Elizabeth'in hemen karşısındaydı.
"Beraber gideceğiz, değil mi?" diye sordu kız. Regulus iç çekip elini uzattığında bunu yok sayıp oğlanın kendi eline bakan gözlerine bakmaya devam etti.
"Tek başıma gidemem Reggy, öyleyse üzgünüm, onların gitmesini sağlayıp dönmen gerekecek."
Regulus'un gözleri yavaşça kalktı ve kızın gözlerine çevrildi. Bir adım attı ona doğru, elini kızın yanağına yasladı ve:
"Kalmana izin veremem ve gidemem. Sen oraya aitsin, ben buraya Beth."
Kıza doğru eğildi; dudakları yaklaştı, yaklaştı ve nefesi kızın yüzüne çarparken Elizabeth'in parmakları aralarına bir set ördü.
"Hatırlamıyorsun belki ama sana bir söz verdim." dedi Beth.
"Masallara inandıracağıma dair, sözümü dudaklarımla mühürledim. Ve sen karşıma geçmiş benim ve senin evreninden bahsederken bu mührü geri alamam. Seni bizim evrenimize inandırana dek olmaz."
Regulus başını çokça hafif bir şekilde sağa kaydırdı, olumsuz anlamda olacak bir baş hareketiydi bu.
"Ne sen ne de ben masallarla büyüdük Beth. Ben bir prens değilim, bir prens gibi prenses için uzun yolculuklara çıkıp ejderhaları yenebilecek biri hiç değilim. Sen... senin de bir prense ihtiyacın olmadığını biliyorum. Sen göklere aitsin ve eminim ki bir gün o kulenden çıkacaksın."
Elizabeth'in set ören parmakları bir bir kapandı ve geriye kalan işaret parmağı oğlanı susturdu.
"Ben yıldıza aşık olan bir prenses olamaz mıyım? Hikayenin sonunda yıldızına kavuşan bir prenses?"
Regulus gülümsedi, dudakları kızın parmağı altında kıvrıldı.
"İyi de yıldızlara dokunamazsın ki. Bu gerçeklikte bir yıldızla bir prenses-"
Elizabeth onun bitirmesine engel olup heyecanla atıldı.
"O halde gece olurum, gökyüzü ya da başka bir yıldız. Gerekirse ışık olurum."
"Gece olursan ben seni ışığımla yakarım, gökyüzü olursan bana ulaşmak için karanlığa gömülmen gerekir ve iki yıldız birbirlerine yaklaşamaz Beth. Işığım olursan benden bir gün ayrılır ve sonsuzluğa dek uzaklaşmaya mahkum olursun. Ne olursa olsun, yıldızlar yalnız varlıklardır."
"Bu evrende." diye mırıldandı kız.
"Bu gerçeklikte." diye tamamladı oğlan onu. Beth gözlerini kapattı gözyaşlarını tutmak için, bir ışık çaktı gözkapaklarının arkasından. Regulus'un sıcacık ellerini ellerinde hissettiğinde gözlerini açtı ve kendini mağaraya doğru nefes nefese kalmış Regulus ve can havliyle koşan arkadaşlarının arkasından koşarken buldu. Elinin üstüne akan kanı hissettiğinde ve Regulus'un kabarmış damarlarının parçalandığını gördüğünde koşmayı güçlükle durdurdu.
"Gelmek üzereler." diyordu Regulus. Genç kız başını hafifçe çevirdiğinde mağara girişinde bayıltılmış Rabastan'ı gördü.
"Bunu sana o mu yaptı?" diye sordu. Ancak Regulus'un çekiştirişleriyle ilerleyebiliyordu.
"Ben yaptım, o bedenimi kontrol edemesin diye."
Mağaranın soğuğu yüzüne vururken onlarla beraber sürüklenmeye devam etti. Serin su ayaklarına vurmaya başladı, ayna yavaş yavaş kırılarak açılırken Seth ve Beril el ele aynanın önünde bekliyorlardı.
"Tükürdüğümün edebiyatını da gerçekliğini de boşver. Merlin, bizimle gelmelisin!" dedi Elizabeth aniden. Kalbi hızla atıyor; nefesleri Regulus'un nefeslerine, endişesi oğlanın endişesine karışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...