Regulus, Potterların kapısına dayandığında midesi bulanıyordu. Buraya gelene dek defalarca kez kendini öldürmeyi düşünmüştü, bununla yaşayabileceğine olanak verememişti. Ama ölümü Beth'in hayatının riskte olmasını değiştirmeyecekti ve sonunda hep vazgeçmişti. Potterların kapısını tıklatırken bu evin ondan ne denli şey sakladığını düşündü. Ağabeyini, Elizabeth'i ve bir zamanlar James'ı. Şu hayatta değer verdiği sayılı insanları.
"Pati seni satmış olsa da ben kurabiyelerini yapmaya devam ediyorum Lily-çiçeğim."
"Kapının kendi kendine açılamaması ne büyük şans, değil- Reg?"
Sirius nefes nefese bir şekilde elindeki fırın eldivenleriyle kardeşine bakakaldı. Regulus gözlerini kaldırdı, ağabeyinin meraklı gözlerini gördü ve:
"Beth." dedi sadece. Sirius içeri bakındı, eldivenleri çıkarıp kenara fırlattı ve kapıya döndü.
"Sanırım diğer arkadaşlarının yanında." dedi. Regulus'un kaşları hafifçe çatılınca Sirius'unkiler de çatıldı.
"Ne kadarını hatırlıyorsun?" diye sordu. Regulus başını ovmaya başlayınca:
"Longbottomlarda." diye ekledi. Regulus hafifçe başını salladı. Döndü, gitmek üzereyken durdu ve:
"Longbottomlar..." diye fısıldadı.
"Adreslerini vermemi beklemen aptallık olur." dedi Sirius. Regulus birkaç saniye öylece ağabeyine baktıktan sonra hafifçe başını salladı.
"Doğru."
Hiçbir şey söyleyemedi. Sirius kararsızca kendini izlerken arkasını döndü ve uzaklaşmaya başladı. Birkaç adım sonra kapı sesi duyuldu, koşma sesleri ve Sirius daha da nefes nefese bir şekilde arkasında durdu. Oğlanın kırık göğüs kafesi iyileşmiş olsa da hırıltıları hâlâ duyuluyordu. Koşmak acı veriyormuş gibi görünse de Sirius bunu umursamıyordu.
"Palton." dedi. Regulus'un sırtına bir kumaş sürtündü. Oğlan tekrar arkasına dönüp kendine uzatılan paltoya baktı.
"Bu sende..."
Duraksadı. Uzanıp paltoyu aldığında hissettiği ağırlık onu şaşırttı. Koluna serip ceplerine bakındığında bulduğu şişelerse daha da şaşırmasına sebep oldu.
"Dumbledore dün göndermişti." dedi Sirius. Başı garip bir açıyla aşağı doğru bakıyordu ve önündeki taşı tekmeliyordu.
"Bunlar..." dedi Regulus.
"Anılar." dedi Sirius,
"Anıların."
Regulus'un gözlerinin parladığını gördü ama yeterince parlamadıklarını da fark etti. Regulus kesik bir nefes verdi, gülümsedi, başını kaldırdı:
"Geç kaldın, Sirius." dedi.
"Elimde olsa hiç yapmazdım." dedi Sirius. Regulus umarsızca şişeleri paltonun cebine doldurup bir adım geri çekildi.
"Hoşça kal, Sirius." diye mırıldandı.
"Geri geleceksin değil mi?" diye sordu Sirius, sesi ürkekçe duyuluyordu. Bu korkunç bir veda gibi hissettirmişti.
"Sanmıyorum."
Sirius yüzünü buruşturmamaya çalıştı; o da bir adım geri çekildi, Potterlara doğru. Regulus göz ucuyla ağabeyinin geri çekilişini izledi, her zamanki gibi.
"Babamız ölmüş." dedi. Sirius belli bir şekilde şaşırsa da pek şaşırmadı, pek üzülmedi ve pek umursamadı.
"Pislik herif sonunda hak ettiği cehennemi bulacak demek." deyip güldü sadece. Regulus da alayla güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...