James, Elizabeth ve beklenmedik şekilde Beril ile Seth; Regulus'un yanına döndüklerinde beşinin aynı anda cisimlenemeyecekleri sonucuna vardılar. Regulus ağabeyinden yardım istemeyi önerdiğinde ise James'ın da ısrarlarıyla iki gruba ayrıldılar. James, Beril ve Seth mağaranın orada bekleyecekti; Regulus ile Elizabeth ise cisimlenip Sirius'u bulacaktı.
Ve plan başlamıştı. James mağaranın önündeki kayalıklarda oturmuş Seth ve Beril'e buranın neresi olduğunu, Regulus'la nasıl tanıştıklarını ve Regulus ile Elizabeth'in birbirlerine aşık olduğunu anlatıyordu şimdi. Regulus onlara tılsım yaptığı için havanın soğuğunu sorun etmek zorunda kalmamışlardı.
Regulus ve Elizabeth ise karanlık ara sokaklarda sakince yürüyorlardı. Birbirlerine söylemek, anlatmak istedikleri o kadar çok şey vardı ki nereden başlayacaklarını kestiremiyorlardı. En sonunda Elizabeth başladı.
"Görüşmeyeli nasılsın Reggy?"
Soruyu sorduktan hemen sonra bunun ne kadar aptalca bir soru olduğunu düşündü. Nasıl olabilirdi ki? Regulus da sanki aynı şeyi düşünmüş gibi güldü ve:
"İyiyim dememi mi istersin gerçek cevabı mı?" diye sordu. Gözleri gülerek kıza çevrildi. Elizabeth de ortamın yumuşaması için güldü. Şu hale bakın ki dibe batmışlardı ama canlarının daha çok yanmaması için gülüyorlardı.
"Bana verdiğin sözleri tuttun mu?" diye sordu Elizabeth. Regulus yutkundu. Gecelerce acı içinde kıvrandığını kıza nasıl açıklayacaktı? Karın boşluğundaki o yara izi yüzünden nefes almakta zorlandığını, bağımlı gibi her saniye James ve Elizabeth'i düşündüğünü... Tüm bunları kıza açıklayamazdı. O yüzdendir ki:
"Hep gökyüzüne baktım." diyebildi sadece. Elizabeth güldü ama güldükten hemen sonra burnunu çekti. Regulus'un gözleri kıza çevrildiğinde Elizabeth'in dolmuş gözleriyle karşılaştı oğlan.
"Beth?" diye seslendi ve olduğu yerde durdu. Kıza dönüp omuzlarını kavradı, eliyle çenesini kendine çevirdi ve Beth'in dolmuş gözleriyle buluşturdu gözlerini.
"Verdiğim sözleri tutamadım." dedi Beth utanç içinde. Regulus yutkundu ve ardından ufak bir gülümsemeyle kızı rahatlatmaya çalıştı.
"Hiçbirimiz tutamadık, mühimmatı yok." diye fısıldadı. Kızın başını göğsüne dayadı ve saçlarını okşadı rahatlatmak istercesine. Eğilip kulağına fısıldamaya başladı bir bir, Beth'in annesinin ona vermediği her bir teselliyi vermek istercesine.
"Hayat bu denli zorlu olduğunda kendimizi toz pembeye boğmanın bir anlamı yok Beth. Bazen, özellikle de tek başımızayken ve her şey daha da kötüye giderken, verdiğimiz sözleri tutamayabiliriz. Kendimizden şüphe duyabiliriz. Hepsi öylesine doğal ki. Hem önemli olan düşmek değil, kalkmayı tekrar tekrar göze almaktır."
Beth hafifçe başını salladı. Oğlanın kalp atışlarını dinlemeyi bıraktı ve başını hafifçe kaldırıp Regulus'tan uzaklaştı. Gözyaşlarını sildi bir bir.
"Bak gece bitti, artık birbirimize sahibiz." dedi Regulus. Elizabeth gülümsedi.
"Artık aynı gökyüzünü izleyebiliriz." dedi hevesle. Regulus gülümseyerek kızın hevesine katıldı.
"Hadi gidip Sirius'u bulalım. Yoksa James torunlarımıza isim bulacak." dedi gülerek. Elizabeth de Regulus'un sözlerine güldü ve yürümeye devam ederlerken:
"Şunu yapmaması için onu defalarca uyardım." dedi kendi kendine. Regulus güldü oysa içinden bunu yapması hoşuma gidiyor, demek geldi. James'ın bizi shiplemesi hoşuma gidiyor Beth, biz kelimesi öylesine hoşuma gidiyor ki, demek istedi. Oysa şimdilik sadece güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...