Beril ve Seth Longbottom'ların evine geldiklerinde hem şokta hem de biraz korku içindelerdi. Seth o portaldan neden girdiğini sorguluyordu içten içe, Beril'in ise Elizabeth'in üzgün bir şekilde yanlarına dönüşü ve o yabancı oğlanın yanında olmayışı dikkatini çekmişti. Onları buraya Remus adında bir oğlan getirmişti. James buranın Harry Potter evreni olduğunu ve muhtemelen geçmişte olduklarını onlara en yüzeysel şekilde anlatmaya çalışmış olsa da ikisinin de aklı almıyordu. Yine de çok sorgulamamaşlar ve kendilerini Longbottom'ların evinde bulmuşlardı.
"Ah, merhaba, ben Alice." dedi oldukça neşeli bir kız. Beril kendine uzatılan eli sıktı ve gülümsedi.
"Bu da eşim Frank. Biraz çekingendir."
Beril onun da elini sıktı gülümseyerek. Ardından kendini işaret etti.
"Ben Beril ve bu da..."
Duraksadı.
"Seth. Arkadaşım."
Daha o gün tanışmışlardı, o yüzden ona arkadaşım demekte kararsız kalmıştı. Ama böylesine fantastik bir durumda bunun pek de bir önemi olmadığına karar verdi.
"Bay Lupin kalacak yeriniz olmadığından bahsetti. Burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz." dedi Alice. Ardından onları bir odaya yönlendirdi. Bu oda oldukça sıcak ve güzel duygular uyandıran samimi bir misafir odasıydı. Onlar için hazırlanmış iki yatak ve bir ikili koltuk vardı. Belli ki Longbottom'lar oldukça misafirperverdi.
"Ah, kusurumuza bakmayın ama çıkmamız lazım. Profesör Dumbledore tarafından yeni bir görevle görevlendirildik. Bu gece onunla ilgili araştırma yapacağız. Lütfen siz rahatınıza bakın ve bir ihtiyacınız olursa etrafı kurcalamaktan çekinmeyin." dedi Alice. Frank da misafirlerine bir gülümsemedi bahşetti ve çift hazırlanmak için onları odalarında yalnız bıraktılar. O an Seth ve Beril arasında kısa bir bakışma geçti.
"Seni gelmememiz konusunda uyarmıştım, onlara yük oluyoruz." dedi Seth. Oflayarak gardıroba ilerledi ve içine bakındı. Beril omuz silkti.
"Portalın buraya çıkacağını tahmin edemezdim." dedi. O an Seth duraksar gibi oldu.
"Ah, evet, özür dilerim."
Beril onun bu haline kıkırdadığında Seth'in yanakları hafifçe kızardı. Oğlan bunu gardırop kapağının ardına saklanarak gizlemeye çalıştı.
"Yanlış bir şey mi dedim?" diye sordu kafasını deve kuşlarının kuma soktukları gibi gardıroba sokmuşken. O denli utanç içindeydi ki Beril'in yanına geldiğini ancak kız gardırobun diğer kapağını aralayınca fark etti. Başını kaldırdığı gibi yanında dikilen Beril'le göz göze gelince daha da kızarmış ve durumu düzeltmek istercesine hafifçe öksürmüştü.
"Sen böyle her şeye özür mü diliyorsun yoksa boşluğuna mı geldi?" diye sordu Beril muzip bir ifadeyle. Seth hızla:
"Boşluğuma geldin." dedi. Kısa bir an bakıştılar ve Seth daha da kızardı. Beril gülerek gardıroptan uzaklaşıp kendini yatağa bıraktı.
"İngiltere'ye gelirken sokakta kalma ihtimalimi bile göze almıştım ama bu ihtimal çok uçuk." diye mırıldandı kendi kendine. Seth dolaptaki kıyafetlerden rahat bir takım çıkarıp omuz silkti.
"En azından sokakta değilsin." dedi. Beril buna gülünce o da utangaçlığı dinmiş bir şekilde hafifçe güldü. Beril:
"Ay şimdi künefe olsa çok iyi giderdi. Offf Allah'ım geçmişte künefe var mı ki?" diye kendi kendine konuşmaya başladı. Seth anlamaya çalışır gibi bir yüz ifadesiyle:
"Künefe? Allah?" diye sordu. Beril hafifçe başını salladı.
"Müslümanım ben." dedi. Seth de başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)
FanfictionÖlü Bir Oğlan Çocuğu kitabımın devam kitabıdır. Önce onu okumanız bolca tavsiye edilir yoksa anlamazsınız. E tabii, yine de size kalmış. Alıntılar . . . . "Beni geride bırakmayacağına söz ver." . . . . "Ben artık dayanamıyorum, Jamie. Ben artık day...