ᴋᴏᴄᴀ ʙɪʀ ᴇᴠʀᴇɴ

77 5 44
                                    

"Sil beni."

Elizabeth boşluğunun arasından fısıldadığında James'ın korku dolu bakışları katlanan bir korkuyla kıza döndü. Oysa Elizabeth ona bakmadı bile, başını hafifçe çevirip gözlerini Riggle'a dikti ve tekrarladı.

"Sil beni, ne pahasına olursa olsun."

Riggle tüm bunların dışında kalmayı seçerek kızı başıyla onayladı. Odanın kapısını açıp önce odadan sonra da evden dışarı çıktı ve bahçedeki bu evrenin düzeninden sorumlu olan görevlilere başlayacakları haberini verdi. Elizabeth ondan hemen sonra ayaklandı, kapıya doğru bir adım atmışken James'ın kolundan yakalamasıyla durdu. Gözleri bileğindeki ele çevrildi.

"Emin misin?" diye sordu James. Bunu zaten yapacaklardı ama bu şekilde olmasını istemiyordu. Oysa Elizabeth'in umrunda bile değildi. Genç kız bileğini çekip kurtardı ve kısa bir:

"Evet." yanıtıyla odadan çıktı. James güçlükle yutkundu. Gözleri kapalı bir şekilde kızın peşinden gitmesi gerektiğini düşündü. Kalkmalı ve peşinden gitmeliydi. Oysa hareket dahi edemedi, içindeki rahatsız edici derecede büyük korkunun ağırlığını kaldıramadı.

"Elimi tutmak ister misin?"

Regulus'un sorusuyla gözlerini araladı. Minettar bir bakışla oğlanın elini tutup ayaklandı. Daha çok Regulus onu çekmişti ama sonunda kederini kaldırıp ayakları üstünde durmayı başarabilmişti.

"O iyi olacak." dedi Regulus. James hafifçe ve dalgın bir şekilde başını salladı, kapıyı işaret etti.

"Gidelim."

Regulus da başını salladı ve ona eşlik etti. Sonunda bahçeye çıktıklarında onları kapkaranlık bir gece ve dolunay karşılamıştı.

"Dolunaya rağmen..." diye mırıldandı Regulus dolunayı izlerken.

"Nasıl bu denli karanlık olabilir?"

James huzursuzca kıpırdandı, oğlanın kolunu henüz bırakmamış olduğu için hemen yanındaydı. O yüzden o da başını kaldırıp dolunaya bakındı.

"Belki de güneş hiç doğmayacaktır." diye mırıldandı. Regulus hemen yanında olmasına rağmen onu güçlükle duyabilmişti.

"Belki de." diye mırıldanmıştı. James'ın ayı izleyen gözlerindeki huzursuzluğu görünce ise:

"Ama biz güneşi bekleyen üç ruhuz, değil mi?" diye sordu. James o an gülümsedi ve gözlerini aydan alıp Regulus'a çevirdi.

"Kayıp." dedi.

"Ne?" diye sordu Regulus.

"Üç kayıp ruhuz." dedi James. Regulus hafifçe başını salladı.

"Kayıp olmasaydık birbirimizi bulamazdık değil mi?"

James durdu. Sessizce başını salladı ve:

"Biliyor musun?" diye sordu.

"Sen... aslında bizim yıldızımızdın."

"Nasıl yani?" diye sordu Regulus. James belli belirsiz omuz silkti.

"Ben ve Elizabeth iki kayıp ruhtuk. Sen yokken ikimiz beraber olsak bile kayıptık. Oysa sen geldiğinde... birlikteyken kayıp olmadığımızı hissetmeye başladım. Biz güneşi bekleyen iki kayıp ruhtuk ve sen gecemizi ışıyan yıldızımızdın."

"Ben de en az sizin kadar kayıbım." dedi Regulus. James başını hafifçe iki yana salladı.

"Yıldızlar... çoğunlukla kayıp varlıklardır değil mi?" diye sordu. Regulus güldü, James da Regulus'un gülüşüne güldü.

Evrenin Aynası (𝓡.𝓐.𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin