Ağabeyim karşımda durduğunda kaşları çatık anlamaya çalışır bir şekilde şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sertçe yutkunup alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda; "Sude, bu sen misin?" diye sorunca hazırda bekleyen gözyaşlarım gözlerimi doldurmaya başlamıştı.
Hışımla ayağa kalkıp titreyen bedenimle; "Ağabey... Lütfen görmemezlikten gel. Yalvarırım." dediğimde birkaç adım geri çıkıp beni baştan aşağı süzdü. Gözüm saate kaydığında kalkmasına on beş dakika kaldığını görünce nefes alamamıştım.
"Hayır. Gel gidiyoruz." deyip kolumu tuttuğunda başımı sağa sola sallayıp hıçkırarak kolumu kurtarmaya çalıştım. "Ağabey lütfen! Bırak da hayallerime kavuşayım! Gönlün el veriyor mu o adamın üçüncü karısı olmama? Ben daha kimseye aşık bile olmamışken birinin üçüncü karısı olacağım!"
Kolumu sonunda kurtardığımda olduğu yerde soluklanıp hıçkırıklarımı dizginlemeye çalışmıştım. Korkudan bedenim o kadar çok titriyordu ki kriz geçiriyor gibi göründüğüme emindim.
Ağabeyim düz bir ifadeyle dönüp baktığında dudaklarını birbirine bastırdı. Konuşmadığı her saniye hayallerimden bir adım uzaklaşıyordum ve bu beni daha da çok korkutuyordu.
"Git kardeşim." Duyduklarımı sindiremediğim için sadece; "Ne?" diyebilmiştim. Gözlerimi kırpıştırıp ona şaşkınlıkla baktığımda; "Bu zamana kadar bir şey yapamadım. Ne ben seni gördüm ne de sen beni." dediğinde boğazımdan ufak bir hıçkırık kaçtı. Sıkıca sarılıp gözyaşlarıma boğulduğumda fısıltıyla; "Teşekkür ederim ağabey. Çok teşekkür ederim." deyip son kez sarıldıktan sonra yüreğimdeki rahatlıkla koşarak uçağa binmiştim.
Hostesin yöneltmesiyle koltuğuma oturduğumda derin nefes alıp gözlerimi kapattım. On sekiz senemi sonunda geride bırakmıştım. Ailem, evim, arkadaşlarım... Bütün hepsi sanki daha önce hiç olmamış gibi silinmişlerdi.
Bu canımı yakmıştı.
Yapmak zorundaydım. Ağabeyime söylediğim gibi daha kimseye aşık bile olmamış ben geride iki karısı duran adamın karısı olup bütün hayatımın mahvolmasına izin veremezdim.
Ya ölecektim ya da kaçacaktım. Ama daha kavuşmam gereken hayallerim varken ölüm en son seçeneğim bile değildi.
Uçak sarsıntıyla indiğinde yüreğim resmen ağzımda atmıştı. Ama yalan söyleyemem bulutların arasında süzülmek çok hoşuma gitmişti. Bir gün bilindik bir sanatçı olursam gideceğim her yere uçakla gitmeyi tercih edecektim.
Eminim ki olacaktım. Allah'ın bana bu şansı vermesinin mutlaka bir sebebi vardı.
Valizlerimi alıp havaalanından çıktığımda kalabalık şehre adım atmış olmam tüylerimi ürpertmişti. İçimi korku sarmaya başladığında sertçe yutkunup bir yerden bir şey bulabilme umuduyla etrafıma bakınmıştım.
Köyden çıkamamış ben bu koca şehirle nasıl başa çıkacaktım ki?
İleride düzenli gidip gelen taksileri gördüğümde hızlıca oraya gidip tam taksiye bineceğim anda bir başkası benden önce davranınca kaşlarımı çatıp; "Saygısız." diye homurdandım. O taksiye yöneldiğimi görmüştü!
Bir sonraki taksi geldiğinde valizlerimi taksiciyle bagaja yerleştirip arka koltuğa binip gülümsedim. Sanki bir filmin içindeydim ve filmin başrolü bendim. Bu his çok hoşuma gitmişti.
"En yakın motele gidebilir miyiz?" dediğimde taksici başını sallayıp ilerlemeye başlayınca mp3'ümü çıkarıp müziğin ruhuna kendimi teslim etmiştim. Uçsuz bucaksız gibi duran otoyol kalbimi sıkıştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...