Çok fazla hayatıyla ilgili karar veren birisi değildim. Zaten hayatın bana karar verme konusunda pek fırsatı olmamıştı. En büyük kararım sonrasında verdiğim kararların doğruluğunu ya da yanlış oluşunu bu yüzden ayırt etmekte zorlanıyordum.
Gidecek olmam belki en büyük yanlıştı ama şimdi bana en büyük doğru geliyordu. Karşımda duran adamın ince düşüncelerini geride bırakıp gitmek ne kadar yanlış olsa da kalbimin sağlığı içinden doğru bir seçenek olacaktı.
Belki de kendimi böyle avutuyordum.
Oturduğumuz masada kara kara düşünürken gözümü Emre Aydın ve Gökhan Mandır'dan alamıyordum resmen. Sakinleşmem gerçekten çok zor olmuştu. Kalbimin can acıtan ritimleri kendine geleli çok zaman olmamıştı.
Gökhan'la Kimseler şarkısında düet yapmıştık ve gerçekten aşırı beğendiğim bir düet olmuştu. Kürşat'ın gözlerinin içine bakarak; "Kimseler sevemez beni seni sevdiğim kadar." demek avaz avaz seviyorum diye bağırmaktı. Belki de son çıkıştı ama son çıkışta sadece Kürşat'ın yüzünde durgun bir gülüş ve parıltılı gözler vardı.
Neyse, sevmese bile en azından saygı duyuyordu.
Çok düşünmüştüm. Onun için gururumu yerle bir etmeye hazır mıydım bilmiyordum ama sanırım şu an değildim. Bir ışık görseydim tüm gururumu ona verebilirdim ama o bana mum bile yakmamıştı.
"Ben Kürşat'ın bahsettiği kadar olduğuna kalıbımı basarım. Bizim müzik şirketiyle görüşeceğim ve bir ses kaydı alacağım. En azından denemedik demeyiz." Emre'nin söyledikleriyle gözlerim yuvalarından çıkacak gibi olduğunda şaşkınlıkla; "Nasıl yani?" diye sormuştum.
"Şarkılarına hayat vereceksin köylü kızı." deyip gülerek omzuma düşen saçlarımı geriye atan Kürşat gözlerimin dolması için ilk adımı attığında alt dudağımı dişleyip karşımdaki ikiliye bakmıştım. "Doğru şirketle çalıştıktan sonra geleceğin gerçekten çok sağlam Sude. Şanslısın ki seni destekleyen bir nişanlın var."
Bir cümle bir insanın hayatında yara bırakır mıydı? Gökhan'ın söyledikleri öyle büyük bir iz bırakmıştı ki insanların mutluluktan sandığı gözyaşlarımdan biri daha yanaklarımdan süzülmüştü. Neden beni nişanlısı olarak tanıtmıştı ki? Neden bana bu acıyı yaşatıyordu?
Kahrolası adam.
"Numaranı ver iletişime geçelim Sude." Emre telefonunu çıkarıp numaramı istediğinde heyecanla yeniden Kürşat'a bakıp gururlu gülümsemesiyle numaramı söylemiştim. "Bende alayım mı? Yabancı numaraları açmıyorum." diye yalan söylediğimde Kuzey'in kahkahası kulaklarımıza dolmuştu. "Seni arayan her numara yabancı olacak Sude. Rehberinde bizden başka kimse yok." dediğinde doğruluğu karşısında bende kahkaha atmıştım.
Ama ne yapayım? Numaramı değiştireceğim için bana ulaşamazdı ve böyle bir fırsatı kaçırmak istemezdim.
"Seni büyüten olacak olmak bana büyük gurur verecek Sude." deyip ayağa kalktığında refleksle ayağa kalkıp karşısında dimdik durup derin gözlerine bakmaya başlamıştım. "Bu gurur en çok bana ait olacak."
Bana ufak hediye verdiğinde teşekkür edip sıkıca sarılmış ve yeniden görüşeceğimizden emin olsam da son kez gözlerine bakıp hep birlikte yolcu etmiştik. "Madem Emre hediyeyi verdi bu sefer sıra bende." diyen Kuzey'e mahcup bir şekilde bakmıştım.
"Ne gerek vardı Kuzey ya." desem de içimden deli gibi sevinmiştim. Her birinden birer hatıra saklamak ve arada dönüp bir süre hayatımda olduklarını bilmek iyi hissettirecekti. Nasıl iyi hissettirecekse işte...
Elindeki hediye paketini uzattıktan sonra; "Açtıktan sonra iyi ki almış diyeceksin." dediğinde kaşlarım havalanmıştı. "Ne var ki içinde?"
Omuz silkip; "Hediye işte." dediğinde gülüp paketi açacağım sırada durmuştum. Bütün hediyeleri aynı anda açacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...