Kürşat koruma Sedat'ı arayıp şirketin deposunu ayarlaması gerektiğini söyledikten sonra gerekli malzemeleri mesaj atıp arabayı son sürat sürmeye başlamıştı. Ekin'e konumu mesaj atıp içindeki öfkeyi bir yerlere bastırdıktan sonra tek kelime etmeden dümdüz bir şekilde yola odaklanmıştı.
O sinirini Ekin'e saklıyordu ve belki de fazlasını çıkaracaktı.
Köylü kızının bir buçuk ay boyunca ortada olmayıp bir anda ortaya çıkması ve bu gerçeklerin hepsinin bir anda yüzlerine vurulması canlarını acıtmıştı. Hamilelik tamamdı ama o bebek alındıktan sonra bir daha bu şansı yakalayamayacak olması... Bu gerçekten ağırdı.
Kürşat'ın vicdan azabı had safhaya ulaşmıştı ve bunun altından kalkamıyordu. Kübra'ya Ekin'den ayrıldığı için defalarca kez lanet etmişti ama bu sefer öldüğü için haftalarca yas tutan kardeşinden nefret ediyordu. Ekin'den de... Belki aşkına sahip çıkmış olsaydı ya da gerçeklerle yüzleşecek kadar cesur olsaydı bunların hiçbir yaşanmayacaktı.
Belki de her şeyden umudunu yitiren Kürşat Sude'ye karşı bir şeyler hissedebilecekti.
Sadece bir Kübra Konmaz hayatlarına nasıl da etki etmişti...
Annesinin, babasının, hiçbir zaman sahip çıkmadığı çocuklarının, kardeşlerinin hayatlarını darmaduman etmişti ve ölümün altına sığınıp hepsinden kaçmıştı.
En azından artık arkasındaki enkazı görmüyordu.
"Bana olan biteni ne zaman anlatmayı düşünüyorsun ağabey?" Sessizliği Kuzey'in sorusu bozduğunda Kürşat dişlerini sıktığını yeni fark etmişti. Biraz gevşemek için arkasına yaslandığında derin nefes alıp kardeşine kısa süreliğine baktı. "Şu depodan çıkalım, sonra anlatacağım Kuzey."
Kuzey ağabeyinin net ve tok sesine başını sallamak zorunda kaldığında uzun yolculuğu sessizce tamamlamak zorunda kalmıştı. Kürşat arabayı deponun girişine gelişigüzel park ettikten sonra hışımla arabadan inip çelik iri kapıyı itekleyip kendini içeri atmıştı.
Büyük deponun sıralı demir raflarının arasından geçerken; "Sedat!" diye bağırdığında sesi depoda yankılanıp tekrar kulağına gelmişti. Ekin hemen çıktıysa çoktan gelmiş olması gerekiyordu. O burayı adı gibi biliyordu ve evleri çok da uzak sayılmazdı.
Kuzey'in arkasından usulca ilerlemesinin sonunda Sedat'la karşılaştıklarında yanındaki iki korumayla birlikte sandalyede kolları ve ağzı bağlı Ekin'le karşılaşmışlardı. Gözlerindeki öfke ve şaşkınlığı anlamak çok zor değildi. Yeşil harelerinin arasındaki alevli dalgalar bariz bir şekilde belli oluyordu.
Kürşat kahkaha atarak Sedat'ın omzunu sıvazlayıp gözlerini Ekin'den ayırmadan; "İşte böyle Sedat. Aferin size." dediğinde Sedat gururla gülümsemişti. Karşısındaki öfkeli ama hala gözleri alayla parlayan adamın patronunu kızdırdığından adım gibi emindi ve bunu yapmak onun için büyük onurdu.
Ama birazdan olacaklardan habersizdi.
"Malzemelerimi getirin!" diye tısladı dişlerinin arasından. Ekin'in ağzındaki bezi sanki ağzını koparacakmış gibi çektiğinde Ekin acıyla inleyip ağzında biriken tükürüğü deponun kirli zeminiyle buluşturdu. "Adam gibi konuşuruz sanmıştım Kürşat."
Kürşat Ekin'in dişlerinin arasından söylediklerini gülüp yanındaki sandalyeyi çekmiş ve karşısına oturmuştu. Gözlerinde bir gram öfke görünmeyen Ekin'in birazdan yaşadıklarından sonra da aynı şekilde olup olmayacağını çok merak ediyordu. Acı çektiğini görmeyi deli gibi istiyordu.
Hem de ilk defa.
"Sude'ye ne yaptın?"
Araya giren Kuzey'e ikisi döndüğünde Kürşat gözlerini devirip başını sağa sola sallamıştı. "Ben gerçeklerin ortaya çıktığını sanıyordum. Yoksa hala bakıcı oyununu mu oynuyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...