XXIV

2.1K 147 105
                                    

"Dayı, bizi bugün dedeme götürür müsün?" Elçin'in masum ve yalvarır bakışlarına gülen Kuzey başını yukarı aşağı sallayıp Eslem'e bakmıştı. "Madem öyle Eslem de size eşlik etsin."

Sarp tavırla dayısının yanından geçtiği sırada; "Sude olsaydı senin söylemene gerek bile kalmazdı." diye homurdanınca kaşları çatılmıştı. "Kürşat dayımın onu bir gün kaçıracağı belliydi Sarp."

"Ama nişanlanmışlardı, başkasıyla olsa bile onu hala görebildiğim için mutluydum."

Elçin ve Sarp ikilisinin atışmalarına burukça gülen Kuzey Sarp'ın saçını okşayıp; "Sude temelli gitmedi dayıcığım. Gelecek." dediğinde Sarp dayısını elini sertçe itekleyip kaşları çatık bir şekilde homurdanmıştı. "Çocuk mu kandırıyorsunuz siz?"

Aslında bir nevi öyleydi.

"Neyin kavgasını ediyorsunuz siz?"

Kürşat'ın tok sesine hepsi döndüğünde Eslem araya girip; "Ben çocukları hazırlayayım size haber veririm." dediğinde Kuzey onaylamıştı. Eslem Sarp'ın sırtına elini koyacağı sırada itekleyip; "Kendim gidebilecek yaştayım." dediğinde Eslem dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Atlatması uzun sürecek." Elçin'in onaylamaz sözlerine Kürşat kaşları çatık bir şekilde baktığında üçü odadan çıkınca Kuzey'e sorar bir şekilde bakmıştı. Kuzey omuzlarını silkti. "Hala aynı."

"Neyse ki benim kaçırdığımı düşünüyor. Kendisinin gittiğini bilse hep yıkılırdı." deyip burukça güldüğünde gülüşü hüzünle durgunlaşmaya başlamıştı. Köylü kızının hala arkasına bakmadan dönüp gitmesini sindiremiyordu.

Şimdi böyle hissediyorsa gitmeseydi nişanı attıklarında nasıl hissederdi?

Sude bunu fark etmesine fırsat vermemişti ki.

"Hiçbir şey söylemedi değil mi?" Balkona çıkan Kürşat'ın arkasından sorduğunda Kürşat ona dönmeden başını sağa sola sallamıştı. Kendini her fırsatta olduğu gibi temiz hava almak için dışarı attığında her şeyi başlatan o ormana bakıp uzaklara daldı. "Hata yaptım kardeşim. Kardeşime olan özlemim onu gördüğümde burnuma dolunca öfkeme hâkim olamadım."

Kuzey elini ağabeyinin omzuna koyup destek olmak istercesine sıktığında dudaklarını defalarca aralayıp kapatmıştı. Ne diyecekti ki? Haklıydı. Ona öyle davranmaması gerekiyordu. O yeni açan bir çiçekti ve Kürşat sert esmişti. Yaprakları kopunca elbette geldiği yere geri dönecekti.

"Ama iyi işletti biliyor musun? Gideceğine ihtimal bile veremezdim."

Kürşat'ın söylediklerine gülen Kuzey; "Valla kadın ustalaşmış ağabey. Ne diyebilirim ki?" dediğinde Kürşat ona dönüp gülümsemeye çalıştı. Her zaman berrak mavi olan gözlerinin üzerinden bir buçuk aydır lacivert damlalar eksik olmuyordu.

Bir yerleri acıyordu, hissediyordu. Bir boşluk vardı ama ne olduğunu anlamıyordu.

Aralarındaki sessiz ortamı Kürşat'ın telefonu bozduğunda gözlerini devirip cebinden telefonunu çıkardığında yabancı numara görünce reddettikten sonra tekrar cebine koymuştu.

"Kim numaramı nereden buluyor anlamıyorum ki." diye homurdanıp kardeşinin omzunu sıktıktan sonra üzgün bakışlarını görmezden gelerek içeri geçince sorduğu soruyla durmak zorunda kalmıştı. "Annem hala konuşmuyor mu seninle?"

Gülüp arkasını döndüğünde yeniden telefonu çalınca aynı numaranın aradığını görmesiyle yeniden reddetmişti. Dudaklarını büzüp; "Sude bu eve gelmeden konuşmayacakmış. Gelsin de isterse konuşmasın." deyip güldüğünde Kuzey istemsiz gülümsemişti. Sude ağabeyinin sevgisinden şüphe ediyordu ama şu an gördüğüne göre ağabeyi onu gerçekten seviyordu.

Köylü Kızı ve KonmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin