Ekin'in kendince dahiyane planı doğrultusunda uyuyan Eser ve Kürşat, uyutup arabasına bindirdiği Sude'yle birlikte son sürat ilerliyordu. Veda edecekti. Depodan kaçtıktan sonra hastaneye kendini zor da olsa attığında yaralarının, daha doğrusu kesiklerinin enfeksiyon kaptığını öğrenmişti. Üzgün değildi. Eğer başarırsa Kübra'yla aldıkları kimsenin haberi olmadığı Şile'nin ücra köşesindeki evine hapsedecekti.
O öldükten sonra ne mi olacaktı? Ayarladığı hizmetçi Sude'nin karnında olan bebeğini doğurana kadar ona bakacaktı. Sonra ikisi de istediği kadar serbest kalabilirdi.
"Umarım geç kalmamışımdır." diye mırıldandı kendi kendine. Sevdiği kadının ondan kalacak son parçayı aldırmayacağını umuyordu. Bir an düşündü; öleceğini söylese ve o eve hapsetmese yine de bebeği aldırır mıydı? Emin olamazdı ve riske atamazdı. Cehennemde yanarken onu izlemek en azından acısını dindirebilirdi.
Kulağı sızlamaya başladığında yavaşlayıp eliyle cebini yokladığında gözleri irileşmiş bir şekilde sertçe yutkunmuştu. "Kahretsin." diye mırıldanıp avucunun içiyle direksiyona vurduktan sonra başını koltuğa yaslayıp sakinleşmeye çalıştı. Altı üstü ağrıydı, başa çıkabilirim diye düşündü. Daha ağır ağrılarla ağrı kesici olmadan başa çıkmıştı.
Geçen bir saatin sonunda Ekin eve giden virajlara çoktan girdiğinde Sude mırıldanmaya başlamıştı. Ağrı dikkatini dağıtmaya başladığı için önündeki kasisi sonradan gördüğünde arabanın içinde hafif bir sarsıntı olmuştu. Sude irkildi. Kendini toparladıktan sonra gözlerini ovuşturup açmadan önce mırıldandı. "Bir yere mi gidiyoruz Kürşat?"
Ekin neşeden uzak bir şekilde gülümsedi. "Neden hiçbir cümlende bile yokum?" diye sorduğunda Sude duyduğu sesi bir süre idrak edememişti. Köşeli jetonu düştükten sonra gözlerini hışımla açıp kaşları çatık bir şekilde arabayı kullanan Ekin'le karşılaşınca sertçe yutkunmuştu.
Kısa süreliğine dili tutulduğunda korkuyla atmaya başlayan kalbine lanet etmişti. Ekin kısa süreliğine sevdiği kadına dönüp; "Günaydın uyuyan güzel." diye fısıldadı. Kendini kısa sürede toparlayan Sude olduğu yerden doğrulup çığlık atarcasına; "Sen ne yaptığını sanıyorsun?!" diye bağırdığında, Ekin kulağı çınladığı için yüzünü buruşturmak zorunda kalmıştı.
"Bağırmazsan sevinirim."
Sude küfür savurup elini araba süratle gitse bile kapının koluna attığında Ekin fark edip çocuk kilidini aktifleştirmişti. Sude'nin eli kapının kolunda kaldığında hızla yanlarından geçtikleri sokak lambalarının ışığı sayesinde camdan yansıyan görüntüsüne bakıp gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Bana ne yaptın?"
Acizlikle sorduğu sorusunun ardından arkasını dönmeye cesaret ettiğinde kendisini bu duruma getiren adamla yüz yüze gelme cesaretini bulmuştu. "Bana bunları neden yaptın?"
Kalbini koca bir acı doldurdu. Belki damarlarından akan kanın çoğu acıyla doluydu. Bir yerden atması gerekiyordu ve en kolay yolu gözyaşlarıydı.
"Sana bir şey yapmadım güzelim. Neden böyle söylüyorsun?" Ekin'in şefkat dolu sesi bir kadını imrendirecek kadar güzeldi. Bir kadının hayallerine mal olan şefkati başka bir kadının belki de hayaliydi. Onun sadakati Sude'nin ölümüydü.
Sude tek kaşını kaldırıp ciddi mi diye baktığında gördükleri karşısında sinirle karışık gülmüştü. "Ne mi yaptın? Ben hamileyim! Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde hem de!"
Ekin'in yüzünde hafiften mustarip bir gülüş oluştuğunda gözünün ucuyla Sude'ye bakıp kulağına giren sancıyla inleyerek arabayı yavaşlatmıştı. "Ben bunları hak etmemiştim Ekin. Yemin ederim evden kaçtığım için bu kadarını hak etmemiştim." Sonlara doğru fısıltıya dönen sesi boğuklaşmaya başladığında ağladığını belli etmemek için başını çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...