Evdeki büyük kargaşadan hızlıca sıyrıldığımda kendimi Kuzey'in odasının önünde bulmuştum. Evdeki herkes oradan oraya koşuyordu ve kendimi çok rahatsız hissetmiştim. Saçma sapan sahte bir nişan için fazla hazırlık yapılıyordu.
Kuzey'in gir komutuyla içeri girdiğimde irileşmiş gözlerimle ona baktığımda endişeyle ayağa kalktı. "Kuzey beni kurtar Allah aşkına!" Ağır ve peltek adımlarımı ona yönlendirdiğimde; "Sude ne oldu?" diye endişeyle yanıma gelmişti. Başımı sağa sola sallayıp bana dokunmasına izin vermeden; "Herkes seferber olmuş durumda." dediğimde gülmeye başlamıştı.
"Konmaz'lara gelin olmak kolay değil." deyip göz kırptığında yalandan gülümsedim. Sahtesi böyleyse gerçek olsaydı nasıl olurdu acaba?
Haha. Gerçeği mi? Gerçek olabileceğini düşünüyor musun cidden?
"Evet, görüyorum ki değilmiş." dediğimde gülümseyerek başını sağa sola sallamıştı. "Bende tam kahve içecektim. Sen de ister misin?"
"Valla kazanla olursa çok sevinirim." Kahkaha atıp başını salladığında Ahu ablayı arayıp kahve istemişti. İki gündür evde büyük bir curcuna vardı ve bende oradan oraya savrulup duruyordum. Beni bıraksalardı hiçbir şey olmamış gibi çocuklarla ilgilenseydim keşke. En azından daha mutlu olurdum.
Ama olur mu? Tenzile Hanım'ın... Özür dilerim. Tenzile annenin biricik kızına benzeyen gelini ve oğlu için her şey mükemmel olmalıydı. Bu yüzden sağ kolumu Tenzile anne, sol kolumu ise Ahu abla birer metre uzatmışlardı.
"Kuzey... Bunları seni gerçekten çok yakın gördüğüm için söyleyeceğim. Beni yanlış anlamazsın değil mi?"
Kuzey gözlerini kısmış bir şekilde bana güven verici bir şekilde baktığında derin nefes aldım. "Çok tedirginim. Yani... Kürşat'ın nişanlısı olarak görülmek istemiyorum. Hala Sude olarak görülmek istiyorum."
Kuzey gülmeye başladığında umutsuzca elimi alnıma vurmuştum. "Sude. Üzgünüm ama bir süre ağabeyimin nişanlısı olarak görüleceksin. Sonra alışırsın zaten." deyip göz kırpınca ofladım. Kuzey yanıma gelip oturduktan sonra elini omzuma koyduğunda başımı kaldırıp gözlerine baktım. Kahverengi irisleri o kadar açık bir hale bürünmüşlerdi ki gülümsemeden yapamamıştım.
"Gerçekten böyle oldukça çok tedirgin oluyorum. Kürşat da ortalıkta görünmüyor. Kendi başıma kaldım!" İsyanıma gülümsedikten sonra ellerimi avuçlarının arasına alınca gözlerim ellerimize kaymıştı. Bunu Kürşat yaptığında avuç içlerim terliyordu. Ama Kuzey... Vücudumun verdiği tepkileri anlayamıyordum.
Odanın kapısı açıldığında ikimizin de gözleri aynı anda kapıya gitmişti. Ahu ablayı görmek yerine Kürşat'la karşılaşınca yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Hafif dağınık kıvırcık saçları artık yorulduğunu belli ediyordu. O buna gerçekten özen gösteriyordu.
İkimizi süzdükten sonra yüzündeki ifade düzleştiğinde kısa süreliğine ellerimize bakınca refleks olarak çekmiştim. "Ahu abla size getirdiğini söyleyince bende geleyim dedim." Elindeki tepsinin üzerindeki kahveleri ikram ettiğinde teşekkür edip almıştık.
"Yorgun görünüyorsun Kürşat. Kendini bu kadar yıpratmana gerek yoktu." dediğimde gülümseyip saçlarımı karıştırmıştı. "Nişanımızın güzel olması için uğraşıyorum, köylü kızı." dediğinde burukça gülümseyip dudaklarımı birbirine bastırmıştım. O bana böyle davrandıkça kendimi o kadar kötü hissediyordum ki...
"Yarın için heyecanlı mısınız?" Kuzey'in sorusuna gülüp başımı sallamıştım. Her ne kadar kendimi kötü hissetsem de, bu bir yalandan ibaret olacak olsa da Kürşat Konmaz'la nişanlanacaktım. Bu cidden değişik hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...