İmkânsız olan şeylerin güzelliğinden bahsetmiştim, değil mi? O güzelliğin can acıtıcı olduğunu eklemeyi unutmuştum. Gözlerimi gözlerinden alamadığım adamdan nasıl ayrılacaktım? Son zamanlarda böyle yapması... Bir şeyler için çabalamaya çalışmasını anlayamıyordum. Ama bunun fazlasıyla canımı yaktığını biliyordum.
Uyumayı teklif ettiğinde hayır diyememiştim. Açıkçası hiçbir şey diyememiş afallamış bir şekilde sadece yüzüne bakmıştım. O da gülümseyip bunu evet cevabı olarak kabul ettiğini söyleyince içimden sevinç çığlığı atarak başımı yukarı aşağı sallamıştım.
Odama çıkıp aynanın karşısına geçtiğimde kahverengi gözlerime bakmıştım. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştuğunda heyecanla ellerimi birbirine çarpıp makyaj masasının önündeki vücut spreyimi gözlerimi aynadan ayırmadan boynuma iki kere sıkmıştım.
Bu şeftali kokusuna bayılıyordum. Her zaman yaz gibi kokuyordu.
Saçlarımı tarayıp saç kremimle hafif güzel kokmasını sağladıktan sonra rastgele topuz yapıp kendime baktıktan sonra alt dudağımı dişlerimin arasına almıştım. Nefesim sıkışıyordu ve sanki kalbimi birisi eline almış sıkıyordu. Resmen bu gece Kürşat'la yan yana uyuyacaktım!
Bu bana gitmeden önce çok güzel bir hatıra olacaktı.
Düşünme Sude. Düşünme kızım. Düşündükçe hissettiğin tek şey kalbinin sıkışması olacak.
Dudağıma nemlendirici sürdükten sonra derin nefes alıp yatağın üzerine bıraktığım beyaz renk eşofman takımımı alıp üzerime geçirmiştim. Aynayla son kez göz göze geldiğimde gülümsememe engel olamadım. Beyazın beni temsil ettiğine inanıyordum. Hayallerim, duygularım, ruhum... Hepsi bembeyazdı ve sayfama bir damla bile siyah sürmemiştim.
En azından şimdiye kadar.
Ekin'in ilk öpücüğümü çalmış olması köşeye parmak iziyle siyah leke bırakmış olsa da o parmak izinin hayatıma etki etmesine izin vermeyecektim. Hem... Sonrasında Kürşat'ın öpmüş olması... O kötü anın hepsini geride bırakmıştı. Sanki olabilecekmiş bir şey gibi iyileştirmişti.
Nasıl yapmıştı bende anlamamıştım.
Aynayla vedalaşıp elimle nefesimi koklayıp bir şey hissetmesem bile güvenemeyip gargara yaptıktan sonra sertçe yutkunup derin nefesler alarak Kürşat'ın odasına doğru yönelmiştim. Bir alt kata indiğimde Kuzey'le karşılaşınca gülümsedim. "Sude? Şirketten çıkarken gergin görünüyordunuz. Şimdi iyi misin?"
Endişeyle sorduğu sorunun üzerine dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemiştim. Her yaşadığımız gerginliğin sonunda mutlaka güzel sonuca varıyorduk ama biraz inciniyordum. Gerçi önceden sadece giriş bölümünden ileri gidemezdik ama şimdi bakıyordum da Kürşat gelişme bölümüne çoktan giriş yapmıştı. Bugün çok iyi anlamıştım.
Yoksa odamda yatağımda yatmış ağlıyor ve bir an önce gitmek için gün sayıyor olurdum. Şimdi o günlerin geç gelmesi için dua ediyorum.
"Biraz gergin anlar yaşadık ama şimdi iyiyiz." dediğimde memnuniyetle gülümseyip beni baştan aşağı süzmüştü. "Ağabeyimin yanına gidecektim. Uykun yoksa gelsene, kahve içelim."
Gülüşüm buruklaşmaya başladığında yutkunup başımı yukarı aşağı salladım. Ben zaten ağabeyinin yanına gidecektim Kuzey'ciğim. Zaten yarın yine göreceksin, ne var da şimdi gidiyorsun ki? Ne güzel baş başa kalacaktık.
Kuzey Kürşat'ın odasının kapısını tıklattığında; "Gel güzelim." sesiyle yüzümdeki gülümsemeye engel olamamıştım. O benim için güzelim mi demişti? Beni gerçekten güzel mi buluyordu? Haha, yoksa dikkatini çekmeyi başarmış mıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...