XIV

2.9K 181 48
                                    

Gaipten olduğunu düşündüğüm ama gerçek olmasını umut ettiğim Kürşat'ın sözleri üzerine koşarak boş koridordan koşup Ekin'in beni götürdüğü yoldan oturma odasına gelmiştim. Gözüm sol köşedeki balkon kapısına kaydığında duraksayıp başımı sağa sola salladım. Basit bir gecenin ardından Ekin'den kurtulmuş olmama sevinmiştim.

Etrafıma bakınıp demir kapıyla karşılaştığımda tedirgin bir şekilde açıp etrafıma bakınmıştım. Kürşat yeşil buton demişti. Neredeydi bu?

Sonunda kapının köşesinde gördüğümde birkaç kez basıp etrafıma bakınmıştım. Ee? Kürşat neredeydi? Ah! Aptal Sude. Bir anda ışınlanacak falan mı sandın? Sanırım gaipten ses duymuştum. Ama Ekin onun da burada olduğunu söylemişti. Ah... Beni merak etmişti. Benim için buraya gelmişti.

Ses seda gelmeyince omuz silkip dış kapıya adımlayacağım sırada alt kattan vurma sesleri duyunca kaşlarımı çatıp yere bakmaya çalıştım. Yok canım, hayır. Kürşat'ı oraya hapsetmiş olamazdı? Yapmış mıydı? Şimdi anlardım.

Metal kilidi zorla kaldırdıktan sonra aşağıya inen bir boşluk olduğunu görünce gözlerim irileşmişti. O manyak resmen buraya düzenek kurmuştu! "Kürşat!"

Ellerimi yanaklarıma siper edip Kürşat'a seslendikten sonra ses gelme umuduyla kulaklarımı diktim. "Kürşat orada mısın?!" Homurtulu ses duyduğumda heyecanla ayağa kalkıp sertçe yutkundum. O resmen buradaydı! Ama onu oradan nasıl çıkaracaktım?

Sanırım merdiven aramalıydım.

Aklıma gelen fikirle kaldığım odaya koşup etrafıma bakındım. Nereye baksam Kürşat beni duyardı acaba? "Kürşat merdiven bulup oradan sarkıtacağım!" diye bağırdığımda cevap olarak; "Bekliyorum." demişti. Heyecanla başımı sallayıp gülerek odadan çıkıp evdeki bütün odalara baktığımda en sonunda banyoda kapının arkasında katlanabilir merdiven bulmuştum.

Kollarımın arasına aldığımda ağırlığı karşısında gözlerim irileşse de vücudumdaki ağrıları önemsememeye çalışıp Kürşat'ı kurtarmak için dış kapıya gitmiştim. Dikkatle merdiveni mahzen gibi yere sarkıtıp yere değdiğini hissettiğimde gülümsemiştim. Eğer uzun olmasaydı hem merdiveni hem de Kürşat'ı nasıl taşırdım Allah bilir.

"Kürşat gel!" diye bağırıp geriye çekildikten sonra bacaklarımı kendime çekip heyecanla Kürşat'ın çıkmasını bekledim. Kısa süre sonra göz altları morarmış, saçları dağılmış ve hafif uzamış sakallarıyla karşımda belirdiğinde sertçe yutkunmak zorunda kalmıştım. Ona ne olmuştu böyle?

"Köylü kızı!" Bedenini kollarımın arasına bırakıp sıkıca sarıldığında gözlerim irileşmiş bir şekilde öylece kalmıştım. Kalbim dört nala atmaya başlamıştı. "Kürşat?" diye mırıldanıp sertçe yutkundum. Ben kendime bir söz vermiştim. Ona karşı duygularıma dur diyecektim. Bu kokuya nasıl hayır diyecektim? Bedenim sanki kedi yavrusu gibi kollarının arasında kayboluyordu. Bu güzel cennetten nasıl vazgeçecektim?

Kollarımın arasından ayrılıp yüzümü avuçlarının arasına aldığında gülümsemeye çalıştım. Okyanus mavisi gözlerinin arasındaki dalgalarda kahverengilerim yüzüyordu.

"Nasılsın Sude? İyi misin? Nasıl hissediyorsun?" Ardı ardına sıraladığı soruların üzerine dudaklarımı birbirine bastırıp başımı yukarı aşağı salladım. "Seni görünce daha iyi oldum Kürşat. Sen nasılsın?" Burukça gülümsediğinde gözlerinde dalgınlık yakalamıştım. Ağzımı açacağım sırada saçımı okşayıp yerden destek alarak ayağa kalkınca tedirgin bir şekilde ayağa kalktım.

Eliyle yüzünü sıvazlayıp; "Gidelim mi? Bizimkiler çok merak etmiştir." dediğinde başımı salladım. Bana bakmadan dış kapıyı açtığında kendimi yağmurlu havanın kucağına bırakıp gözlerimi kapatmış ve kollarımı iki yana açmıştım. Bu kokunun verdiği huzuru sanırım arada bir tek Kürşat veriyordu.

Köylü Kızı ve KonmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin