"Oğlum! İnanamıyorum!" Karşımda gördüğüm buğday tenli top model kaçağı adamdan gözlerimi ayıramıyordum. Tenzile Hanım'a baktıktan sonra gözleri benimle buluştuğunda gülümsemeye çalışıp gözlerimi kaçırdım.
Allah'ım sen duygularıma mukayyet ol.
İki erkek bir de kız çocuğuyla sırayla göz göze geldiğimde gülümseyip onlara doğru birkaç adım atmıştım. Siyah rampa saçlı bir metre boylarındaki çocuk muzip bir gülüşle bana baktığında kıkırdamıştım.
Sanırım onlardaki yakışıklılık genetikti.
"Anneanne? Bu karşımdaki bana bakan güzellik de kim?"
"Yine sapıtıyorsun Sarp." Yanındaki ondan biraz daha kilolu olan ama Einstein gibi duran çocuk ona omuz atıp gözlerini devirdiğinde güldüm. Kız çocuk; "Her zamanki hali Uygur, biliyorsun." dediğinde ellerimi hafifçe iki yana açtım.
"Ben sizin yeni yol arkadaşınızım."
"Bakıcıyım dememenin yeni yolu da bu herhalde." diye homurdanan Kürşat Bey'in sözlerini görmemezlikten gelmeye çalışmıştım. Şu an şirin üç bücüre odaklanmalıydım.
"Kuzey! Gel bakalım oğlum buraya!" Kuzey Bey, Tenzile Hanım'ın talimatıyla ona doğru gitmeye başlayınca yanımdan geçeceği sırada duraksayıp; "Ailemize hoş geldin." dediğinde sertçe yutkunup olduğum yerde kaskatı kesilmiştim.
Bu halis miydi?
"Hey! Bekar mısın?" Sarp'ın hiddetli sözleriyle irkilip ona baktığımda ağzımı açacağım sırada; "Hayattaki tek şansını evden kaçarak kaybetmiş Sarp." diyerek araya giren Kürşat Bey'e sertçe dönüp kaşlarım çatık bir şekilde bakmaya başladım.
Ben ona ne yapmıştım da bana böyle davranıyordu? Yıldırma politikası mı uygulayacaktı? Yılmayacaktım. İnadına daha çok çabalayacaktım.
"Kürşat! Gel de özlem giderelim."
"Ağabey lafı İngiltere'ye gidince kayboldu galiba." Kürşat Bey, Kuzey Bey'in sözlerine karşılık homurdanarak yanımızdan ayrıldığında omzumun üzerinden ona dik bir şekilde bakmaya devam etmiştim. Keyifli mavi gözlerini benden ayırdığında Sarp'a döndüm.
"Bekarım Sarp." Yüksek sesle; "Daha bana layık birini bulamadım!" dediğimde arkamdan kahkaha sesi duymuştum. Omuz silkip dizlerimin üzerine çöktükten sonra Sarp'la aynı boya geldim. "Ben Sude."
"Bende Elçin! Memnun oldum Sude!" Elçin hızla yanıma gelip gülümseyerek yüzümü incelemeye başladığında dikkatle ona bakmaya başladım. "Çok güzelsin. Hep bakıcımızın güzel ve bakımlı olmasını istemiştim." Eliyle saçlarını savurduktan sonra konuşmaya devam etti. "Öncekiler çok yaşlıydı."
Sözlerine gülmeden yapamamıştım. Ama çocuk da haklıydı yani. Küçücük çocuğa yaşlı başlı insanın bakmasıyla genç birinin bakması bir olur muydu? Elbette olmazdı.
"Yemek vakti millet!" Ahu Hanım'ın seslenişiyle irkilip bana bakan bücürlere gülümseyip iki elimi uzattım. "Yalnızca iki elim olduğu için üzgünüm."
Uygur önden ilerlemeye başlayıp ukala bir tavırla; "Sorun değil. Zaten ilk sevdiğim kadının elini tutmak isterim." dediğinde şaşkın bir şekilde arkasından bakakalmıştım. Tamam, sanırım bu çocuklar biraz fazla ukalaydı ve uğraşmam gerekecekti.
Huylarına gidersem bence hiçbir şey olmazdı.
Çocukları masaya oturttuktan sonra Tenzile Hanım'ın; "Sude, sende otur kızım." demesiyle başımı sallayıp Sarp'ın yanına oturmuştum. Tenzile Hanım ağzını açacağı sırada evin kapısının açılmasıyla gözüm kapıya gitti. Elli yaşlarında, kafasında birkaç tel saç kalmış ve yüzünde yaşamın kırışıklarının belli olduğu adam içeri girdiğinde Kürşat ve Kuzey Bey ayağa kalkmışlardı. Refleksle bende ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köylü Kızı ve Konmaz
Romance"Biliyordun." diye mırıldandım. Pürüzlü boğazımı temizleyip kurumuş dudaklarımı ıslattığımda fark bile etmediğim gözümde biriken yaş kendini aşağı bırakmıştı. "Hepsini biliyordun." Çenesinin kasıldığını görmüştüm. Silahı tuttuğu eli sıkılaştığında...